Ekonomi ve siyaset ayrılmaz ikilidir. Bir ülkenin ekonomik gidişatı o ülkenin siyasetine etki etmekte, kaderini belirlemektedir. Aynı zamanda siyasetin ve siyasetçinin izlediği yol da ekonominin kaderini tayin eder. Seçmenler ekonominin iyi ya da kötü gidişatından hükümeti sorumlu tutmaktadırlar. Doğru ekonomi politikası izlenilmediği takdirde yönetimlerin değiştiği, ülkenin bir çıkmaza girdiği tarihte karşımıza çıkan gerçeklerdir. Bu durum siyaset ve ekonomi arasındaki gidişatı dengede tutma arzusunu daha çok arttırmıştır.
Bazı taraflar ekonominin siyasete etkisi olduğunu savunmaktadır. Ekonomi ülkenin gidişatında büyük bir rol sahibidir. Geçmişe baktığımızda ekonominin gidişatının doğurduğu savaşlarla, krizlerle karşı karşıya kalırız. Yeni reformlar geldiğini görürüz. Ekonomi kırılgan bir mekanizmadır. Bu sebeptendir ki ekonomide ki en ufak dalgalanma bir kırılmaya bir kırılma ise devletin gerilemesine mekân doğurur. Ekonomideki ilerleme ülkenin de kalkınması, ilerlemesi demektir.
Bir başka savunma ise siyasetin ekonomiye etkisi olduğu yönündedir. Siyasal kararlar, siyasal istikrar gibi vakalar ekonominin büyümesini ya da gerilemesini hatta bazen çökmesini sağlamaktadır. Hükümetin ortaya koyduğu politikalar ekonomi üzerinde büyük rol üstlenirler.
Her ne kadar düşünürler bu konuda ayrıma düşse de siyasetin ekonomiye, ekonominin ise siyasete etkisi eşittir. Bir uçağın iki kanadı gibidir. Her ikisi de birbirini yüksek derecede etkileyen iki alandır. Elbette ekonomiyi siyasetten soyutlama çabalarına girilmiştir. Bunun en büyük ve en bilinen örneği çoğu ülkede Merkez Bankalarının bağımsızlaştırılması yönünde olmuştur. Merkez Bankası bağımsızlaştığında ekonomi politikasının kilit noktası olan para politikası da siyaset dışına çıkmaktadır. Bu girişimin başlıca amacı devlet yöneticilerin merkez bankasından her an para basmasını ve gidişatı daha da çıkılmaz bir hale sokmasını engellemektir. Fakat bu girişimden kısmen sonuç alınsa da pek etkili olduğunu söylemek doğru olmamaktadır.
Ülkemizin son günlerdeki ekonomisinin bir hayli dalgalı olduğu hepimiz tarafından gözlemlenmiştir. Dolar kurundaki sert yükselişler bizlerin ve diğer ülkelerin de dikkatini çekmiştir. Kurdaki hareketlilik tarihi bir rekora imza atarak dolar, TL karşısında 18.43’e kadar yükselmişti. Pazartesi günü toplanan kabine toplantısında Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ekonomi hakkında bir takım açıklamalarda bulundu. Bu açıklamaların ardından dolar sert bir düşüşe geçti. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tasarruf sahiplerinin kurdaki artış sebebiyle TL mevduat hesaplarından uzaklaşmasına karşı “yeni bir finansal alternatif” sunduklarını dile getirdi:
“Vatandaşımızın bankadaki TL varlığını, mevduat kazancı kur artışından yüksekte bu getiriyi elde edecek. Kur getirisi mevduat kazancının üstünde ise aradaki fark doğrudan vatandaşımıza ödenecek. Bu kazanç stopaj vergisinden muaf tutulacak.”
Açıklama sonrası 17.39 seviyesine inen dolar/TL kuru saatler içerisinde 11.00 seviyelerine kadar geriledi. Diğer bir yandan altın ve Euro’da da sert düşüşler yaşandı.
Cumhurbaşkanımızın müjdelerinden birisi de ihracatçılarımıza oldu. Döviz kurunda yaşanan dalgalanma ile fiyat vermekte zorlanan ihracatçı firmalarımıza doğrudan Merkez Bankası aracılığı ile ileri vadeli kur rakamı verileceğini açıklayan Cumhurbaşkanımız, bu işlem sonunda ortaya çıkabilecek olan kur farkının ise TL olarak ihracatçı firmamıza ödeneceğini belirtti.
Katma Değer Vergisi’ni yeniden düzenleyeceğine, şirketler tarafından yapılacak temettü üzerindeki stopajı %10’a indireceğine, Kredi garanti fonu desteğiyle uzun vadeli istihdamı koruma ve geliştirme öncelikli işletme kredileri verileceğine, ülkemizdeki yastık altında 280 milyar değere sahip olan 5 bin ton altının finansal sisteme dâhil edilerek ekonomiye kazandırılması amacıyla piyasa paydaşlarıyla birlikte yeni araçlar geliştirileceğine, KİT’lerden elde edilen ve bütçeye aktarılan gelir paylarına endeksli kamu borçlanma senetler çıkartılarak yatırımcıların TL tabanlı varlıklarına yöneliminin teşvik edileceğine ve kamu bankalarının toplam kredilerinin belli miktarda oranını şeffaf olacak şekilde her yıl ilan edilecek öncelikli sektörlere kullandırılmasını sağlayacak bir yapı kurulacağına kabine esnasındaki açıklamalarında yer verdi.
Söz konusu açıklamalar sırasında ve sonrasında olan düşüşlerin piyasayı rahatlatacağı düşünülmekte ve hepimizce umulmaktadır. İlerleyen günlerde açıklamaların etkileri daha net görülecektir.