Önceki yazılarımda Siz Değerli Gençlerimizin sorunlarını yazmaya başlamıştım. Ülkeleri yönetmeye talip olanların asli görevleri, seçildikleri taktirde, verdikleri söze sadık kalarak ülkeyi kalkındırmak için, var güçleri ile çalışmaları gerekirken, verdikleri sözleri unutarak, birbirlerine laf yetiştirmekle zaman harcamaktadırlar. “Sen bana bunu dedin, ben de sana şunu diyorum.“ gibi, yersiz, gereksiz, anlamsız ve yakışıksız sözlerle meşgul olurken, ülkenin ve gençlerin tüm sorunlarını unutmaktadırlar. Lütfen, bırakın bu işlerle uğraşmayı ve söz yarışı yapmayı da, zamanınızı, bizlerin sorunlarımızı çözmeye harcayın.

Gençlerimiz geleceklerinden endişe duymadan, geleceğe güvenle bakarak yaşamak istemektedirler.

Avrupa/Batı gençliği gibi, bizim gençlerimiz de yurtdışı gezilere gitmek, o ülkeleri gezmek, başka insanları ve onların kültürlerini tanımak, bilgi ve görgülerini artırmak istemektedirler.

İnsan yaşamının inişli çıkışlı, ancak her birisi, kendi dönemine göre farklı anlam ve değer ifade eden, birbirinden çok güzel evreleri vardır. Bu dönemleri içinde, en önemli ve değerli olanı da mutlak surette, insanın en enerjik, dinamik ve verimli olduğu, gençlik dönemidir.

İnsanlar, gençlik dönemlerinde, gençliğin verdiği güç, kuvvet, enerji ve özgüven duygusu ile her çılgınlığı yapabilirler. Koca koca dağları bir yumruk darbesi ile devirebileceklerini dahi zannedebilirler.

Yıllar geçip gitmeyecekmiş, gençlik yılları hiç bitmeyecekmiş, her zaman böyle genç kalınacakmış gibi gelir insana. Ancak, o uzun sanılan yıllar hiç farkına varılmadan geçip gider. Geçip gider de; geride saçları ağarmış, avurtları çökmüş, gözleri feri sönerek çanaklarına çekilmiş, umutsuz bakışları donuklaşmış, gücü tükenmiş bacakları bedeninin yükünü taşıyamayan, yorgun ayakları artık yürüyemeyen, gözündeki gözlüğünü arayan, akşam yediği yemeği hatırlayamayan yaşlı bir insan bırakır. Her geçen yıl, gözlerinin etrafında, yanaklarında, boynunda ve gerdanında derin ve silinmez kırışık çizgiler bırakarak geçer. Aynalar yalan söylemezler, ama insanlar doğru sözü pek sevmezler, yalan, insanların daha çok hoşuna gider. Boş verin aynalara, bakmayın, karşılara bakın. Karşıda kendinizi göremiyorsunuz .

Yüzünüzdeki kırışıklıklara baktıkça, her kırışıkta, yıllar öncesinin bir anısını görürsünüz. Artık, anılarınızla başbaşasınızdır. Sinema filmi gibi geçip gider gözlerinizin önünden, tüm yaşadıklarınız. Sonra. Hayıflanırsınız, bir “Aaahhh!“ çekersiniz derinden.

Ama, artık, o andan itibaren ah vah etmenin hiçbir yararı olmayacak ve çektiğiniz “Aaahlar “ geçip giden koca yılları ve gençliğinizi geriye getiremeye yetmeyecektir.

O halde, ömrümüzün kalan yıllarını en iyi şekilde değerlendirerek yaşamaya çalışacağız.

Uluslararasında savaşlar asla sona ermez, cephelerde süren savaşlar, varılan ateşkes ve barış antlaşmaları ile sona erdirilse bile, cephe gerisinde, dost görünümlü düşmanca ilişkiler şeklinde, sessiz sedasız sürer. Her sıcak savaşın sonunda, savaşı bitiren antlaşmalar, mutlaka ileride yeni bir savaşı çıkaracak ve savaşa zemin hazırlayacak şekilde yapılır. Çünkü, savaştan yenik çıkan taraf, yitirdiği topraklar ve uğradığı maddi kayıplar; kazanan taraf ise, daha çoğunu elde edemediği için üzgündür.

Dost görünümlü düşmanın hedefi, cephelerde süren sıcak savaşlarda nasıl ki , gençler ise, cephe gerisinde, sözde barış zamanında da hedef aynıdır ve yine gençlerdir.

Hasım ülkeler gizli istihbarat örgütleri eli ile, ülkenin geleceği ve geleceğinin güvencesi olan gençlerimizi hedefe oturtarak, dost görünümü ile yaklaşırlar ve önlerine çok çeşitli tuzaklar kurarlar. Bunların en önemlisi, tütün ve sigara, alkol, uyuşturucudur. Uygun arkadaş ortamları yaratılarak gençler motive edilir ve “Bir kez denemekle bir şey olmaz, korkma! Uyuşturucuya alışmazsın.“ Denerek , gençler uyuşturucu bataklığına sürüklenir. Uyuşturucuyu, sadece bir kez denemek yeterlidir. “Bir kere denemekle bir şey olmaz.” Denerek aldırılan uyuşturucuyu bir daha terk etmek ve ondan vazgeçmek kesinlikle ve asla mümkün değildir.

Hangi türden olursa olsun, bir uyuşturucuyu bir kere deneyen insan, artık uyuşturucu bağımlısı haline gelmiştir. Zaman içerisinde, giderek artan ve yükselen dozlarda uyuşturucu almak zorunda kalır. Bağımlısı olduğu uyuşturucuyu, bir öncekinin etkisi geçince, yeniden almak zorundadır. Alamadığı / almadığı takdirde, nöbetler şeklinde krizler geçirir, gözü hiçbir şey görmez duruma gelir. Krizler sırasında her şeyi kırar, parçalar, yakar. Alıştığı dozda uyuşturucuyu temin edebilmek için, sahip olduğu tüm değerleri harcar, feda eder. Onun için tek önemli değer, uyuşturucudur. Anasının, Babasının, eşi ve çocuklarının, arkadaşları ve dostlarının hiçbir değeri ve önemi yoktur onun için. Tek düşüncesi ve odak noktası, uyuşturucudur.

Uyuşturucu bağımlısı için, namus, şeref, gurur, haysiyet, milli duygular, yurt ve bayrak sevgisi, dini inanç ve değerler gibi, insanı insan yapan erdemsel değerlerin de hiçbir önemi ve değeri yoktur.

Bu durumdaki bir insan için, yurdunun düşmanlarca işgalinin, bölünüp parçalanmasının, satılmasının da hiçbir önem ve değeri yoktur.

Değerli Gençler. Gelecek yazılarımda tütün/sigara ve alkol konusunda yazmak istiyorum. Görüş, düşünce, eleştirilerinizi belirtmeniz, bana güç, şevk, heyecan ve gayret verecektir.

Esen kalınız.

DİĞER YAZILARI