GÖLGE YAZAR - Murat Can ALTILAR

GÖLGE YAZAR - Murat Can ALTILAR

HOCAM, SİZ…

HOCAM, SİZ…

“Öğretmenler!..” diye haykırıyor ve akabinde “… yeni nesil…” diyor Gazi, tarihin tekerrür etmekten en çok haz aldığı anlardan birinde yani yine yeniden bir Türk devleti peyda olduktan sonra, “… sizlerin eseri olacaktır.” Bu vecizeyi okul bahçesini süsleyen birçok Atatürk büstünün yamacında fark etmek fakat maalesef anlamamak pekâlâ mümkün. Evet, anlamamak ya da yanlış anlamak… Peki ya, yeni nesil, bir eser ise öğretmen de sanatkâr olmak durumunda değil midir?

Osmanlı ne diye yıkıldı, gibi klişe bir soru var, kahvehanedeki kumar muhabbetlerinden tutun da memurların sigara molalarına dek devamlı sorulagelen. Aslı astarı pekâlâ malum olan bu soruya verilen nice cevaptan biri de şu: Medrese bozuldu, müderris azıttı, talebe kaytardı, eğitim sistemi, tarumar oldu ve akabinde Osmanlı yıkılıverdi. Peki ya, işin hakikati cidden bu mu?
Osmanlı’yı devlet yapan birkaç sacayağından biri de eğitim sistemiydi, evet. Öyle ya da böyle devşirme sistemi eleştiriye müstahak olsa da Osmanlı hanedanı Enderun Mektebi’nin ekmeğini çokça yedi. Nice zeki komutanlar ve ne çok kahraman çeriler mevzu bahis mektep çatısı altında yetişti / yetiştirildi. Bu demek olur ki, eğitim sistemi, kalp ise beyin de sarayın ta kendisi olmak durumundadır. Kalpten beyne kan gitmemesi durumunda neler olacağını bir hayal edin!.. Aynı mantık çerçevesinde düşünmek icap ederse devlet bürokrasi sistemini devamlı surette besleyen bir eğitim sistemindeki herhangi bir çarkta aksama olursa koca Osmanlı da düşer onun hanedanlığı da. 
Evet, eğitim sisteminin ne derece mühim ve ehemmiyet verici olduğu konusunda biraz olsun ikna olduğumuzu göre gelelim öğretmenin sanatkâr olup olmadığı sorusuna. Daima yanlış anlaşıldığı üzere sanatkâr, bir yoktan var edici değildir. Katiyen mevcut olmayanı mevcut kılana sanatkâr denmez. Bilakis sanatkâr; sağına, soluna, ötesine, berisine bakmakla yetinmeyip ayrıca onu görmesini, irdelemesini, didiklemesini bilendir. Daha sonra elde ettiği birikimi kendine has bir sistem çerçevesinde ortaya koyduğu eserde öz haline getirendir. İşte bu işi icra edene sanatkâr denir. Ve her öğretmen, sanatkâr olmak ile hem mükellef lakin hem de bundan mesuldür. Ama nasıl?
Şu üç soruyu almıştım, ilk defa öğretmenleri olacağım öğrenciler ile tanışırken: Hocam, siz ne öğretmenisiniz? Hocam, siz Kürtçe biliyor musunuz? Hocam, siz öğrencilerinizi dövüyor musunuz? Hemen hemen pek çoğu bu üç soruyu sordu fakat soruların sıraları farklı farklı idi. Şu var ki hiç istisnasız hepsi “Hocam, siz öğrencileri dövüyor musunuz?” sorusunu en son sordu. İşte, yeni nesli bir eser addeden Gazi’nin bahsettiği öğretmen yani sanatkâr olmak, şu son soruyu bir öğretmenin aynanın karşısına geçip kendisine cidden sorması ve hakikaten cevap araması ile malum olacaktı.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
GÖLGE YAZAR - Murat Can ALTILAR Arşivi
SON YAZILAR