TÜRKİYE NERE, KORE NERE ?
Çocukluk yıllarımdı; ama dün gibi anımsıyorum…
Mahalle komşumuz Ganime teyzenin oğlu Ekrem abi Kore’ye gitmişti..
Mahalleli kadınlar bir evde toplanıp fal baktırırlardı..
Falcı kadın, bir yorgan iğnesini içi su dolu bardağın içindeki kağıdın üzerine koyuyordu ve herkes ona bakıyordu.İğne olduğu yerde kalırsa,kötü yüzerse Kore’deki asker evine dönecek demekti.
Kore Savaşları hep ilgimi çekmiştir; çünkü rahmetli babam her gün Hürriyet, Cumhuriyet,
Milliyet, ara sıra da Yeni Sabah ve Akşam gazetesi alırdı, her gazetede hemen hemen her gün Türk Ordusu’nun kahramanlığı ile ilgili fotoğraflı haberler çıkardı. Al bayrağımızın bir tepeye dikilişini gösteren fotoğrafa baktıkça yüreğim kabarır, sanki benmişim gibi duygulanırdım.
Haber ve fotoğraflarda en çok Albay Celal Dora ve General Tahsin Yazıcı’dan söz edilirdi.
Kore’de neler olup bittiğini bilmezdik, Kore’de şehit düşenlerin ailelerinin yaşadıkları acıyı bilmezdik; çünkü hep madalyonun öteki yüzünü gösterirlerdi.
Kore Savaşları üç yıl sürdü ve yarattığı efsaneler, duygusal travmalar bizim kuşakta yerleşti kaldı.
Türk Ordusu’nun Kore’de ne işi vardı ? Komşumuz bile olmayan Çinlilerle savaşmak için neden 30 gün süren deniz yolculuğuyla Kore’ye gidiliyordu ?
Anadolu’yu elimizden almak için üstümüze gelen yedi düvele ölümüne karşı koymak elbette ki bizim en kutsal görevimizdir, Peki vatanından binlerce kilometre uzaklıkta komşumuz bile olmadığı gibi aramızda en küçük bir sorun bile olmayan Çinlilerle niye savaşıyorduk ?
Bunlarla ilgili ayrıntılara girmeden önce ,bugünün,yani 23 Nisan gününün çoğumuz tarafından bilinmeyen bir başka tarihsel önemi ;Türk Ordusu’nun dünya tarihinde hiçbir ordunun şimdiye dek yazamadığı kahramanlık destanını nasıl yazdığının bilincine varmaktır.
Yıl 1951…
22 Nisan’ı 23 Nisan’a bağlayan gece..
Ölüm bir yılan gibi pusuya yatmış avının hareket etmesini bekliyor…
Birleşmiş Milletler Cephesi’nde sinsi bir hareketlilik var…
Amerikan Ordusu’nun Zenci Alayı ile Filipin Taburu gecenin geç saatlerinde cepheden kaçıyor.
Ve Türk Ordusu’nun 9.bölüğü kum gibi akan kızıl Çin ordusuyla karşı karşıya kalıyor.
9.Bölük Komutanı Yüzbaşı Hamit Yüksel,o geceyi anılarında şöyle yazmış:
‘’Gece yaptığımız kor atışlarımız onlara vız geliyordu. Topçu Subayım Mehmet Günenç yine dalmıştı. Bu aslana bu gece ne olmuştu böyle hep dalgın ve hep düşünceli idi. Haydi Mehmet şimdi sırası artık dedim. Taburu ara şu istekte bulun dedim: Topçumuzdan 425 rakımlı tepeye yoğun bir ateş iste tepenin her yanını bombalasınlar. Şu gözü dönmüş pervasızca ilerleyen düşmana iyi bir ders verelim dedim. Bizde bu atışlardan zarar göreceğiz ama bu zararı göze almamız gerekiyor,hiç olmazsa bu kargaşadan istifade eder bir kısım erlerimizi selamete çıkartırız dedim.
Günenç’de aynı düşünceleri zihninde tasarlamış olmalı ki hemen canlandı ve telsiz ile inatla topçu taburunu aradı ve buldu. Aynen şu istekte bulundu. Hedef 425 rakımlı tepe tüm taburun aralıksız atışlarını istiyoruz dedi, karşıdan nasıl olur sizin bulunduğunuz tepe değil mi orası diye demelerine rağmen, evet her taraf düşman dolu lütfen diye ısrar etti.’’
Bandırmalı Topçu Üsteğmen Mehmet Günenç’in bölük komutanı yüzbaşı Hamit Yüksel’le aynı anda aynı şeyi düşünmüş olması bir rastlantı mıdır yoksa Türk askerinin evrensel bir özelliği midir ?
Topçu üsteğmen Mehmet Günenç’in, bu isteğinden sonra başlayan yoğun top atışı düşmana oldukça büyük bir zayiyat verirken,Üsteğmen Mehmet Günenç,yüreğindeki vatan özlemiyle Kore dağlarında şehit düşüyor.
9.Bölük Komutanı Yüzbaşı Hamit Yüksel ve Topçu Üsteğmen Mehmet Günenç’in aynı anda aynı çözümü düşünerek eyleme geçirmiş olmaları,şimdiye dek hiçbir milletin ordusunca yapılmış değildir.
Türk askerine özel bu eylem biçimi, Harp Okullarında öğrencilere ders olarak verilmekteydi.
Bu gün 23 Nisan 2018
67 yıl önce 1951 yılı 22-23 Nisan gecesi Başkomutan Mustafa Kemal ‘in askeri Bandırmalı Yiğit Topçu Üsteğmen bir kahramanlık destanı yazdı…
Bugün 23 Nisan 2018 Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.
Türk Ulusu 23 Nisan kutlu olsun.
Yarın:9.Bölük Komutanı Yüzbaşı Hamit Yüksel ve Topçu Üsteğmen Mehmet Günenç kimdir.
KOVAN:
TÜRKİYE NERE, KORE NERE ?
Askerliğimi 1967-69 yılları arasında Kıbrıs’ta KTKA ‘ da (Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı) yaptım.
O zamanlar askerlik 24 aydı.1969 yılı Eylül ayında Türkiye’ye döndükten sonra,kalan 4 aylık askerlik süremi tamamlamam için Söke’deki 51.Piyade Alayı Poligon Bölüğüne tertip edilmiştim.
Poligon Bölük Komutanı Başçavuş Cemal Kuşaksız dı.Hanımı Erzurumlu olduğu için benimle yakından lgileniyordu.
Sık sık evine yemeğe davet ediyordu ve her davetinde ,’’yengen Erzurum yemekleri yapmış,senin de olmanı istiyor’’diyordu.
Bir gece yemekten sonra ben poligon bölüğüne gitmeye hazırlanırken,Başçavuş Cemal Kuşaksız eniştem,’’Bu gece bizde kalacaksın.Yarın seni Alay komutanına çıkaracağım.’’ Dedi.Nedenini sorduğumda ‘’gidince öğrenirsin’’ demişti.
Sabahın olmasını iple çekmiştim;çünkü neden alay komutanına çıkacağımı bilmiyordum.
O an gelmişti…
Kapının üzerinde :Alay Komutanı yazıyordu.Cemal Kuşaksız başçavuşumla birlikte içeri girdik.İkimizde esas duruştaydık.
Söke 51.Alay Komutanı Kıdemli Piyade Albay Hamit Yüksel,ortaboylu,tıknaz yapılı bir subaydı.
Koltuğundan kalktı,yanımıza geldi ve ‘’rahat’ dedi.
Cemal Başçavuşumla birlikte rahata geçtik.
Hamit Yüksel albayım,sonra bize dönerek ‘’ oturun,oturun’’ dedi.Masasının karşısındaki koltuklara eğreti oturduk.
Hamit Yüksel albayım,anımsadığım kadarıyla kısa ve dalgalı saçlıydı.Alışa geldiğimiz sert bir yüz ifadesi yerine güler yüzlü.sempatik tavırlıydı.
Komutanımız ayağa kalkınca bizim oturmamız olası değildi.Cemal başçavuşumla ayakta dinlemeye başladık.
Yanıma geldi ve tebessüm ederek;
’’ oğlum,sen Kıbrıs’ta askerlik yapmışsın.’’
‘’ evet komutanım’’
‘’ şimdi sana bir görev vereceğim’’
‘’ emredin komutanım’’
‘’bizim alayın kuruluş şeması yok.Toplantı odasına oldukça büyük kuruluş şemasını gösteren bir tablo yapmanı istiyorum.’’
‘’başüstüne komutanım’’
‘’gerekli bilgileri komutanların sana verecekler’’
‘’emredersiniz komutanım’’
Cemal Kuşaksız,başçavuşum,eniştem,o güzel insanla oturduk gerekli malzemelerin listesi yaptık.
Melzeme listesini ve izin kağıdımı cebime koyarken Cemal eniştem alınacak malzemeler için bana bir miktar para verdi ve ‘’şimdi Aydın’a git,ananı,babanı ,kardeşlerini gör,ertesi gün de malzemeleri almak için İzmir’e git.Bu görevi yerine getirmen için 15 günün var.’’ Dedi.
İçimden geldiği gibi duygusal davrandım,Cemal Başçavuşuma teşekkür edip boynuna sarıldım.Çok etkilendi.
Gerçek eniştemmiş gibi babacan bir tavırla,’’hadi hadi güle güle abime,ablama (babam-annem) selam söyle’’ dedi.
Söke 51.Piyade Alayı’nın kuruluş şeması tablosunu Hamit Yüksel Albayımın istediği gibi yapmayı başarmıştım.
Alaydaki ,subaylar,astsubaylar salonun önünde toplanmıştı.Kürsünün üzerinde Atatürk’ün büstü vardı.
Hamit Albayım kısa bir konuşma yaptıktan sonra,kırmızı kordelayı keserek tablonun üzerindeki örtüyü açtı.
Harika görünüyordu.
Herkesin içinde Cemal başçavuşuma ve bana teşekkür etti.
Açılış şerefine çay ve pasta ikram edildi.
Cemal Kuşaksız başçavuşum,beni bir kez daha Hamit Albayıma götürdü.
Hamit albayım,yaptığım panoyu çok beğendiğini söyleyerek,’’ eline sağlık’’ diyerek beni onurlandırdı.
Hamit albayımı son kez terhis olmadan birgün önce ziyaretine gittiğimde görmüştüm.
Aradan yıllar geçti,İzmir’de Yeni Asır Gazetesi’nde çalışırken Hamit Albayımın emekli olduğunu ve yanılmıyorsam Turgut Sunalp paşanın kurduğu partiden milletvekili aday adayı olduğunu duymuştum.
Yazımın ilk bölümünde de belirttiğim gibi Kore Savaşları her nedense benim ilgimi çeker.
Bir gün Bandırmalı Topçu Üsteğmen Mehmet Günenç’in o muhteşem destanını okuyunca daha derin bir araştırmaya girdim.
Çok uzun yıllar sonra Hamit Yüksel Albayımla bu kez daha anlamlı bir ortamda yeniden buluştuk.
Meğerse Hamit Yüksel albayım,Topçu Üsteğmen Mehmet Günenç’in Bölük komutanıymış.Mehmet Günenç üsteğmen,şehit düşerken Hamit Albayımda kızıl Çinlilere esir düşmüş…
Sürecek.