Yazarlığın kitabını yazdı

Yazarlığın kitabını yazdı
ABONE OL
Yılın 6 ayını Almanya’nın Hamburg kentinde diğer yarısını da memleketi Karacasu’da geçiren “İksir” kitabının yazarı Ali Aytaç’ın gıda teknikeri eşi Neslihan Aytaç’ın “Nasıl yazar olunur? Her kitap Roman olmayı hak eder mi?” adlı ilk kitabı yayımlandı.

GÜLAY ÖZTEKİN-  Aytaç ilk kez okuyucuyla buluşacak kitabını Hedef Gazetesi okurları ile paylaştı.

Efsun yayınlarından çıkan kitapta yazar olmak isteyip de nereden ve nasıl başlayacağını bilmeyenler için yol gösteren bir eser olup okuyucuların zevkle bir solukta okuyacağı kitabın yazarı 34 yaşındaki Sultanhisarlı bir çocuk annesi Neslihan Aytaç ile sizler için konuştuk. Röportajı, tarihi Belediye Kültür evinin mistik atmosferinde gerçekleştirdik. 

Yazarın uzun araştırmalar sonucunda kaleme aldığı 128 sayfadan oluşan kitap 3 yıl süren bir çalışmanın sonucunda 27 Kasım’da Efsun yayınevi tarafından basılarak okuyucularıyla buluştu. Neslihan Aytaç ile kadın kadına samimi bir sohbet gerçekleştirirken Aytaç, kitabın içeriği ve nasıl ortaya çıktığını Hedef Gazetesi okurları için anlattı.

-    İlk kitabınız için neler söyleyeceksiniz? Okuyucu aradığı sorulara cevap bulabilecek mi bu kitapta?

Kendi eserini yaratmak isteyen her insanın temel sorularına cevap verebilecek içerikle hazırlanmış eserim; günümüzün dinamik değerleriyle bezenmiş, konu işleyişi ve tarzıyla okuyucularının merakını doyurabilecek güçte... Evet yazmak istiyorsunuz!  Lakin kafanızda zamansızlıktan tutun da, nereden başlanması gerektiğine kadar onlarca sorular var. Cevaplarınız ise bulanık ya da henüz olgunlaşmamış... Zaman izafi bir süreçtir. Yazma eyleminin gerçekleştirilmesi ise programsal bir iştir. Okuyucularınızın sizi en iyi şekilde anlayabilmesi için kullanacağınız enstrümanları teker teker ele alıyoruz. İyi bir ses verebilmeniz için doğru sese nasıl basılırı açıklıyoruz. Okuyucusunu yapılamaz girdabından, verdiği yöntemler ile sıkıca kavrayıp çıkarıyor.

-    Nasıl Yazar Olunur? Her kitap roman olmayı hak eder mi? kitabını yazmaya nasıl karar verdiniz?

Hamburg’da bir alışveriş merkezinde bir taraftan alışveriş yaparken bir taraftan da kafamda edebiyat otoriterleri ile konuşuyorum. Bakıyorum herkes şöyle yazamazsın böyle yazamazsın kalem bir yerden sonra gelişemez diyordu. Bense bu iş böyle değil siz bu insanların yapabilirliğini kapatıyorsunuz diyordum. O arada da bir kitap teklifi geldi, arkadaş gölge yazarı olmamı istedi. Ben bu iş nasıl yapılır bunları anlatacağım. En azından bu insanlara bir faydam olsun. Yazılabilir olduğunu bu metotları uygulayıp kendi de görsün. Bu metotları uygulayan herkes yazabilir diyorum. 

-    Yazarlığa nasıl merak sardınız? 

Yayın hayatına dahil olma sürecim sevgili eşim arkadaşım dostum yazar Ali Aytaç ile tanışmamla başladı. Daha doğrusu yaptığım işi inandırma konusunda Ali’nin yüzde 100 bir etkisi oldu. Ali’nin bu bağlamda benim eserlerimiz ya da hazırladığım kitabı okuyup da bunun gerçekten edebi bir değeri var demesi beni çok etkiledi. İnsanların kendini inanmasındansa başkalarının söylediğine inanması daha kolay. Hatta Nörobilimde başkalarının aklı diye bir şey var. Biz kendimizden daha çok başkalarının etkisi altında karar veriyoruz. İnsanın kendini kandıran dürüst olmayan bir tarafı da var. Başkası hakemlik yaptığı için etkisi daha büyük oluyor. 

-    Bu ilk kitabınız mı? Daha önce yazarlık deneyiminiz oldu mu? 

Bu ilk kitabım. Zaman zaman değişik şeyler yazmayı denedim. Kişinin kendinin yapabildiği halde kendine inanma durumu da söz konusu. Bu yaratım sürecindeki en büyük engellerden bir tanesi. Herkesin karşısına bir Ali ya da bir editör, iyi bir yayıncı çıkamayabilir. Ama kişinin kendisini aşması, kendi olmayı denemesi lazım. İnsanlara diyorum ki yazmak için sahip olmanız gereken şu okul şu deneyim değil. Kararlılık gerekiyor. Bir kişinin kendi gelişimi ile farkındalık alanı yaratmasıyla alakalı ama bunları sorgulamadan yazmaya başlamakla olur. Benim anlattığım roman yazmaya yaramaz demiyorum, her şey yarar. Kişi kendi torunları için kendi çevresi için bir hatırat oluşturabilir. Benim de yardım ettiğim insanlar oluyor yazma konusunda. Bunu profesyonel olarak yapıyorum. Manaları oluşturma bakımında onlara yardım ediyorum. Diyorum ki, bir şeyi en iyi şekilde nasıl ifade edersiniz sorusunu soruyorum. Bazen de kişi kendisini ifade edemiyor. Tasnif edilmeye ihtiyaç duyuyor. Buradaki bizi diğerlerinden farklı yapan o konuyu ele alış biçimimiz. Herkesin kendi bakış açısı kendi veri tabanınca bir şeyleri sergileme söz konusu. Aslında konu yetenekte değil. Kararlı olarak devam ettirmek önemli. Herkesten bir Tolstoy, Franz Kafka, Dan Brown olmasını bekleyemeyiz. Kendin olmayı denemek lazım. 

-    Yazar olmak için yetenekli mi olmak lazım yoksa öğrenilebilir mi? 

Yetenek kadar bu işte kararlılık önemli. Okuma çok boyutta olan bir şey. Sürekli sizin aklına gelen her şeyi basit ve kararlılıkla yazmanız gerekiyor. Hikayeye dahil etmek gerekiyor.

-    Hedef kitlen kimlerden oluşuyor? Kitap yazmanın bir amacı var mıydı?

İster bir kişi isterse milyonlarca kişi okusun önemli olan senin yazman ve mutluluğun. Bir roman mı yazmak istiyorsun. Ne fark eder ki ne yazdığın. Sen yeter ki gelecek nesillere bilgi aktar. Bunlar doküman. Kitaplaşmanın bizim için cazip olan kısmı bu. Kitap olursak kendi güncelliğini koruyan bir kitapsa bilgi olarak ömrünüz 400-500 oluyor. Kalıcı oluyorsunuz. İçerisindeki bilgilerin ne kadar eskiyip eskimediğinle alakalı. Hayatımızın bir amacı olmalı. Kime ne kadar ulaştığımız değil kendi bilgilerimizi kayıt altına almak olmalı.

-    Yazar olmak için nelere hangi metotları izlemek lazım?

Kendi anlattıklarınızı değerlendirebilecek bir kişi seçin. Zor bir okuyucu profili oluşturun kafanızda. Bu zor okuyucu profilini anlayış ve kavrayışına dönük yazdıklarınızı kontrol edin. Zor beğenen bir hit seçin. Kendi kendinize kafanızda bir sorgu mekanizması oluşturmaya çalışın. Bu başta zor olabilir. Daha iyi nasıl yazarım. Kendinden memnun olduğun zaman Konfortzone eskimeye başlıyorsunuz. Ölümsüz olmak isteyen insanın değişmez bilgileri yakalaması gerekiyor evrensel düzeyde. Bunun içinde herkesin değişmez bilgileri yakalaması gerekiyor. Verdiğiniz her tanım karşı taraf için bir kilit oluşturuyor. 

-    Neden dünyada bir numara olunmuyor?

Bakıyorum araştırıyorum ebedi dokümanlara bakıyorum hep ‘yapamazsın’ diyor. Eleştirmenler ‘bu iş çok zor her baba yiğidin harcı değil’ diyor. Hepsi de mi aynı şeyi söyler. Hepsinin elinde bir sopa çat çat çat. Dünyada siz bir Shakespeare, Tolstoy olamazsın diyor. Dolayısıyla alttan bir cevher çıkmıyor. Psikolojik olarak işlemişler herkesi. Neslihan’ın da söylemek istediği şu. Kendin ol… Kendi olan kazanıyor. İyi eserin ön planda olması lazım. Medya sektöründe reklamı yapılan ve ön plana çıkarılanlar. Hiç kimse mi bir şey yazmıyor. Hep aynı tür eserler okutuluyor. Konuları ele alış bakımından aynısı yok. Benim farkım ben kitabın içerisinden insanların statüko baskısı olmaması adına tamamen özgün örneklerle yola çıktım. Mesela Agatha Christie şu tekniği kullandı. Şunun şu stili vardır. Kimisi ruhani özellik çizer diyor. Ama verdiği örnekler hep büyük yazarlar olduğu için insanlarda bir kırılma yaşanıyor. Tolstoy mu olacaksın bu saatten sonra diyor. Dolayısıyla hep bir taklitçilik söz konusu. Ben bu kitapta kendi kalemi olması için bireyin bütün örneklerini sınırsızca kullanıyorum. Çok değişik eserler yazan insanlar var. Ya biz o isimler olmaya çalışıyoruz ya da o isimleri yarım yamalak kullanarak bir kalem oluşturmaya çalışıyoruz. Kendi olan kazanıyor benim deneyimime göre.  

-    Roman yazarı o hikayenin kahramanı olmak zorunda mı?
Birincisi önce siz neyi ikincisi kimi anlatmak istiyorsunuz. Bu iki şeyi yazan kişi açısından çok iyi oturması lazım. İkincisi ne anlatmak istiyorsunuz. Bunları bilirseniz kime yazdığımızı bilirseniz muhatabınızı da bilmiş olursunuz. Bu kitapta kendi kitabını yazmak isteyen herkes için hayali olmayan ayakları yere basan metotlarla kendi kitabını oluşturmasını sağlamasına yardımcı oluyorum.  

-    Hayali olamaz mı?

Romandaki yazarın hayal gücünün de bir simülasyon ilham alan bir yapısı tabi ki bu işi kolaylaştırır. Bazı insanlar deneyimlediği şeyleri aktarabiliyor bazıları da deneyimlemeye sahip olmadığı empati yoluyla kafasında canlandırarak aktarabiliyor. Eğer siz geriye atıfta bulunamıyorsanız da ilhamın ya da hayal gücünün anlamı yok. Çünkü bir karakteri okuyucunun inanabilmesi için o karakteri kendinde yaşayabilmesi ya da hayal gücü zengin olması lazım. Bu karakterin gerçekte yaşayabilirliği, olabilirliği, inandırıcılık, tutarlılık olmalı kitapta. Gerçek hayatta yaşanabilir ihtimali üzerinden romanı yazması gerekir. Okuyucuyu ikna edebildiğiniz her şey kitabın içine dahil olmalıdır. 

-    Okuyucu aradığını bulabilecek mi? 

Yazar olmak isteyenlerin bütün sorularına ben cevap verebileceğimi düşünüyorum. Belli sorulara sahip olması gerekir. Ben nasıl başlamalıyım. En temel sorulardan biri bu. Eğer nereden başlaması gerektiğini biliyorsa hangi yönetimi metotları izleyecek bu konuları ele alıyorum. 

nasil-yazar-olunur-yakinda-okuyucuyla-bulusuyor-137981-1d62a55616c2492eabe836a19ba70f95.jpgnasil-yazar-olunur-yakinda-okuyucuyla-bulusuyor-137981-7f765226958681757482e02a22181613.jpgnasil-yazar-olunur-yakinda-okuyucuyla-bulusuyor-137981-a24da6514d0b81335e2e5ea67d5cdd18.jpgnasil-yazar-olunur-yakinda-okuyucuyla-bulusuyor-137981-bda5de50f7f328dbb2ba0418a78bb916.jpg

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum