Kemalettin Bal

Kemalettin Bal

dedem korkut’tan noel baba’ya

dedem korkut’tan noel baba’ya

"Vay göz açıp gördüğüm,
Gönül verip sevdiğim,
Vay al duvağımın sahibi,
Vay alnımın başımın umudu,
Han Beyrek!"
dedem korkut'tan noel baba'ya sert düşüş... soy soylamak boy boylamaktan "hohoho"laşmaya dil anlamsızlığı...
Bu yaşadığımızın adı her neyse, dil bir biçimde yüzümüze vurur. Çünkü dil hakikatin yer yüzündeki fısıltısıdır. Derin anlamdan dil bozumuna doğru her hamle, bizi netlikten, muğlaklığa oradan da nihilizme doğru sürükleyecektir. Dil hem kaderimiz hem kederimizdir. Çünkü “dil” içinden çıkartmaz bizi, “susmak” meselenin dışına çıkmak değil belki de bizzat özünde “mutlak” olana gelip dayanmaktır. Anlamın da anlamıdır susmak. Bunu becerebilenlere selam olsun. Biz vasat insanlar dünyasında “dilleşmek” eşya ile biz arasında köprü tesis etmektir. İki zamanlı akışkan bir zamandır. Ya da anların hem kendi içinde hem diğerinde sıçramasıdır. Öyle ya da böyle “kelime” içinde hem anı hem anlamım barındırır. Türkçe’nin tek heceye kadar indirgenebildiği varsayımından yola çıkarsak “anlam” “an” dan türemiş bir kelimedir demek hiç de “anlamsız” gelmez. Zira anlam, anın farkında olmak onunla arandaki yabancılaşmayı bertaraf edip yekvücutlaşmaktır. Yani “an” denen adlaşmanın eylemleştiği yerde anlamak başlar. Zamanın akması, belki de zaman denen kudretin varlık haline dönüşmesidir. Mesele derin, ama insan her meseleye mesuldür. O halde ne kadar derin, çetrefilli, olursa olsun mesul oluşumuz görevden kaçmamamız gerekliliğini bize emrediyor. Emrediyor diyorum zira eylemlerin mutlak yerine getirilmesi gerekir. Tefekkür insanın mutlak uyması gereken emridir. Zira tek kendi kalışımız “insanlığımızın savunma hattı” burada başlar ve yine burada biter.
Madem ki “tefekkür” insan kalışımızın “kün”üdür. O halde “dil” insanlık serüvenimizin aşama aşama dışa vurulmuş halidir. Tarihin “eylemler” boyutuyla ve “kronolojik” oluşumlarla hapsedilmesinden bu yana. “sen sensin ben benim” tavrının yani insanın barbar oluşundan önceki halinin hala devam ettiğinin kanıtıdır. Oysa “sen sen değilsin ben ben değilim” “sen hem bensin hem ben değilim, ben hem ben değilim hem sen değilim” bu cümle başka oluş ve değillerle çoğaltılabilir. Ama söylemek istediğim yalın haliyle şu. “tarih” dilin halden hale geçişinde aranmadığı sürece. Savrulmak ve anlamsızlık kaçınılmaz olacaktır.
Mesele noel babanın neden bacalardan girdiği meselesi değil. Mesele dedem korkutun neden “soy soylayıp boy boyladığı” meselesidir. Biz kendi dil bilincimiz içinde yeri olmayan bir “şahsiyeti” anlamaya çalıştığımızda onu dilimizde bir yere oturtacağızdır. Oysa “dedem korkut” üzerine yoğunlaşan dil ve dil içi anlam kendimiz kalmamız konusunda bize bir şans tanıyacaktır.
iki yüz küsür yıldır “asrın idrakine islamı söyletmek” çabasından “idraksiz ve dilsiz” kaldık. İşte bu çaba bizi “kendimizi kendimize söyletmek yerine, dilimizi de dirliğimizi de yiğitlerimizi de “bre kafir”e emanet ettik. 
Ne demişti beyrek ata..
"Bre pis dinli kafir,
Benim ağzıma sövdün durdun tahammül edemedim.
Kara domuz etinden yahni yedirdin tahammül edemedim.
Allah ı bana yol verdi gider oldum, bre kafir.
Otuz dokuz yiğidimi burada bırakıyorum bre kafir,
Döndüğümde birini eksik bulsam, yerine on öldürürüm.
Onunu eksik bulursam, yerine yüzünü öldürürüm bre kafir.
Otuz dokuz yiğidim emanettir bre kafir."
Yine de bize rağmen 
"Dedem Korkut geldi, neşeli havalar çaldı, destan söyledi deyiş dedi. Gazi erenler başına ne geldiğini söyledi, “bu Oğuzname Beyrek’in olsun .”dedi.
Dua edeyim hanım: “Yerli kara dağların yıkılmasın. Gölgeli koca ağacın kesilmesin. Ak sakallı babanın yeri cennet olsun. Ak saçlı ananın yeri cennet olsun.Oğul ile kardeşten ayırmasın. Ahir vaktinde arı imandan ayırmasın. Amin amin diyenler Allah’ın yüzünü görsün. Derlesin toplasın günahınızı adı güzel Muhammed Mustafa’nın yüzü suyuna bağışlasın Allah hanım hey!…"

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kemalettin Bal Arşivi
SON YAZILAR