Varoluşun başından itibaren, insanlık doğa ile etkileşim içerisinde olmuştur. Doğa adeta genlerimize kodlanmıştır. Çağ değişimleri, sanayi ve teknoloji devrimleri gibi toplumları yeniden şekillendiren, ihtiyaçlarında farklılaşmaya yol açan dönemlerde dahi insanlar doğa ile bağlarını koparmamanın yolunu bulmuşlardır. Bu arayışın nedeni gayet açık: çünkü bizler doğanın bir parçasıyız. Aynı zamanda doğal “biyolojik” varlıklarız. İnsan yapımı çevrelerden ziyade doğa; stresi azaltır, duygu durumunu iyileştirir ve zihinsel performansı arttırır. Doğanın insan psikolojisi üzerindeki etkisini araştırmaya yönelik yapılan bazı bilimsel çalışmalar, doğa manzarasına sahip hastane odalarında kalan hastaların, bina ya da duvar manzarasına sahip odalarda kalan hastalara kıyasla daha hızlı iyileştiklerini ortaya koymuştur. Benzer şekilde doğa fotoğraflarına bakan kişiler hem kısa hem de uzun vadede daha olumlu duygular deneyimlediklerini belirtmişlerdir. Kendimize karşı dürüst olalım: Doğada en son ne zaman vakit geçirdiğinizi, en son ne zaman bir ağaca ya da çimlere dokunduğunuzu hatırlıyor musunuz? Bizim için sağlıklı olduğunu içgüdüsel olarak bildiğimiz bu aktiviteyi hayatımıza ne kadar kattığımız, hepimizin kendine sorması gereken bir soru. Ancak bu sorudan önce akla, “doğada bulunmanın olumlu etkilerini biliyor muyuz?” sorusu geliyor.

DOĞA İYİLEŞTİRİR
Doğada olmak, hatta doğa manzaralarına bakmak bile öfkeyi, korkuyu ve stresi azaltıyor ve olumlu hisleri artırıyor. Doğayla iç içe olmak sadece kendinizi duygusal olarak daha iyi hissetmenizi sağlamakla kalmaz, aynı zamanda fiziksel sağlığınıza da iyi gelir. Kan basıncını ve kalp atış hızınızı düzenler, kas gerginliğini ve stres karşıtı hormonların üretimine katkıda bulunur. Doğanın bazı organlarımıza direkt olumlu etkisi de var. Örnek vermek gerekirse, doğanın göz sağlığımız için doğal bir panzehir olduğunu söyleyebiliriz. Bilgisayar Görme Sendromu (CVS) uzun süre ekrana bakmaktan kaynaklanan bir durumdur. Doğal olarak, bu tür maruz kalmalar görme duyumuzu olumsuz etkiler ve kuru gözler, miyop ya da kronik baş ağrıları gibi sorunlar yaratır. Açık havada, özellikle de yeşilliklerde zaman geçirmek, bunun için en doğal çözüm olarak gösteriliyor. Yeşil çimlere bakıldığında, ağaçlar, çiçekler ve çevrenin diğer tüm yönleri odağı ve görme yeteneğini geliştiriyor.

DOĞA YATIŞTIRIR VE YENİLER
Doğa bize acı ile baş etmemiz konusunda da yardımcı olur. Genetik olarak ağaçları, bitkileri, suyu bulma üzerine programlanmış olduğumuz için doğa sahneleri odak noktamız haline gelebilir ve bu sayede fiziksel ve ruhsal acılarımız gücünü kaybeder. Doğanın genel sağlığımız üzerinde oldukça olumlu etkileri vardır. Kişiler dışarıda vakit geçirdikten sonra daha sakin ve dengeli olurlar. Doğada geçirilen zaman veya doğadaki manzaraları izlemek, konsantrasyon yeteneğimizi artırır, anksiyete düşüncelerini hafifletir.

DOĞA BAĞLARI GÜÇLENDİRİR
Yapılan araştırmalara göre, doğada harcanan zaman bizi birbirimize ve daha geniş dünyaya bağlar. Bir başka araştırma, kamu konutlarındaki binalarının çevresinde yeşil alan ve ağaçlar yer alan sakinlerin, çevrelerindeki insanları daha çok tanıdığını, komşularıyla daha güçlü birlik duygusu yaşadıklarını, birbirlerine yardım etme ve destekleme yönlerinin daha güçlü olduğunu bulmuştur. Doğa ile iç içe yaşayan insanların suça eğiliminin ve ev içi şiddet oranlarının daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Yapılan araştırmaların birinde beyin aktivitesini ölçmek için fMRI kullanılmıştır. Katılımcıların doğa manzaralarını gördüklerinde, beyinlerinin empati ve sevgi ile ilişkili kısımları aydınlanırken, kentsel manzaraları gördüklerinde, beyinlerinin korku ve kaygı ile ilişkili kısımlarının harekete geçtiği görülmüştür.