Geçtiğimiz hafta sonu gece yarısı Nazilli'nin merkezinde planlı elektrik yaşandı. Kesintinin ardından karanlığı ve dışarıyı merak edip pencereden baktım. Öyle bir karanlık vardı ki insanın içi ürperiyordu. İşte öyle bir karanlık vardı o gece... Bir de üzerine kızıl yağmur bulutları ve bardaktan boşalırcasına yağan yağmur vardı. Şanslı olanlar kıyamet akşamı enkazdan böyle bir geceye çıktı.
Sonra sevdiklerinin derdine düştüler. Yıkılan evlerinin, hayatlarının arasında canlarını bulmak için günlerce aç, susuz, uykusuz beklediler...
Tam bir yıl... Bir daha asla eskisi gibi olmayacak hayatlar... Kayıp yüz binlerce hayat... Bugün her yer aynı cümlelerle, aynı paylaşımlarla dolu. Gelin gerçekleri konuşalım.
Tarihten ibaret olarak hatırlanan bugün milyonlarca insanın hayatı bir daha asla eskisi gibi olmamak üzere değişti. Geniş aileler tamamen yok olup gitti, geride hiç kimsesi kalmayan insanlar oldu. Sonu görünmeyen bir mezarlığımız var artık.
Şehirler yok oldu, koskocaman bir şehir haritadan silindi, içinde yaşamak imkansız hale geldi. Peki ne oldu? Her şeye rağmen herkes terk etmedi. "Gidecek yerimiz yok" deyip yıkık binalar arasında, kayıplarının arasında yaşama tutunmaya çalıştılar. Bu mücadelenin birinci yılını doldurdular. Ne denmişti hatırlayalım; "Bir yıl içinde vatandaşlarımıza kalıcı konutlarını yaparak teslim edeceğiz."
Göstermelik iki üç köy evi teslim edildi ve konu kapandı. Bırakın kalıcı konut teslim etmeyi hala konteyner bile ulaştırılamadı bazı yerlere, hala kış günü çadırda kalan insanlar var. Yetmedi, bir yıl olduğu için insanların sığındığı çadırlarını almaya başladılar. Bırakın kalıcı konutu, kalkmayan enkazlar var.
Bir yıl oldu, hala temiz su bulmak çok zor, temel ihtiyaç ürünleri bulunamıyor. Yol yok, taşıt yok, şehir yok!
Hiç kimse depremden bir yıl sonra hayatın normale dönmesini beklemiyordu zaten, bu kadarını da beklemiyorduk.
Deprem oldu, herkes yardıma koştu, tırlar dolusu yardım malzemeleri gitti ne oldu? Hepsi ziyan oldu, sonra da unutuldu. Şimdi yeniden aynı duyarlı tavırları görüyoruz, benim uzaktan baktığım memleketimin sokakları bugün dopdolu, büyük çoğunluğu Antakyalı olmayan insanlar. Destekleri için hepsine teşekkür ediyorum, içinde farklı amaçlar güdenlere bile. Çünkü bir şekilde görünmeyen yerlerin görünmesine vesile oluyorlar. Ama bu bugünle sınırlı kalmamalı. Yarın yine hiçbir şey olmamış gibi normale dönülecek. Elbette normal hayat akmaya devam ediyor hepimiz için, enkazdan çıkan insanlar için bile, unutmadık demek tek başına yetmiyor bunu anlatmak istiyorum sadece.
Yapılması gereken bir daha böyle bir şeyin tekrarlanmamasını sağlamak. Bölgede hala korkunç boyutta görünen rant önceliği bir kenara bırakılmalı ve sağlam yapılara öncelik verilmeli. İnsan canı bir miktar olsun önemsenmeli. Ders almadığımız bu felaket bile bize yetmiyorsa canımızı emanet edip sığındığımız evlerimize nasıl güveneceğiz? Yitip giden onca can sayıdan ibaret değil, her biri sizin kadar kıymetliydi...