Bir ülkenin kalkınmışlığı, o ülke yurttaşlarının bir kısmını oluşturan mutlu azınlığın değil, büyük çoğunluğunun gelir ve refah düzeyi, yaşam kalitesi ile ölçülür. Refah düzeyinin yüksekliği ise, ülke kaynaklarının en verimli şekilde işletilmesi, üretimin artırılması ve buradan elde edilecek gelirin, tüm yurttaşlara eşit oranda paylaştırılması ile mümkün olur.

Ülke kaynaklarının en verimli şekilde işletilerek üretimin artırılması işi, sadece belli bir kesimin değil, ülkenin tüm kurum ve kuruluşlarının eşgüdümlü ortaklaşa yapacağı çalışmalarla mümkün olur. Bu eşgüdümlü çalışmada, üniversiteler öncü, planlayıcı ve yönlendirici kuruluşlardır. Adeta birer lokomotif işlevi görürüler.

Ancak, ülkemizde üniversiteler ne yazık ki bu işlevlerini yerine getirememektedirler. Kenan Evren’in emir ve talimatları ile YÖK kuruldu. YÖK’ün kuruluş amacı, üniversiteler arasında eşgüdüm ve işbirliğini sağlamak, iyi ve nitelikli bir öğrenim ve eğitim planlaması yapmak ve sağlamak değil miydi? YÖK, bu işlevini yerine getirememektedir. Eğer YÖK, kuruluş amacına uygun olarak, kendisine verilen görevi gerektiği gibi yerine getirebilseydi, üniversitelerden mezun olan öğrenciler hiç sıkıntı ve zorluk yaşamadan, rahatlıkla iş bulabilirlerdi.

YÖK tarafından, hangi iş kolunda hangi nitelik ve özelliklerde ne kadar eleman ihtiyacı planlaması yapılarak, üniversitelerin ilgili fakülte ve bölümlerine ihtiyaç kadar öğrenci alınsaydı, mezun olduktan sonra hiç kimse işsiz kalmaz ve mağdur olmazdı.

YÖK’ün kuruluşundan bu güne kadar, ne YÖK ve ne de hükümetler çözüm için hiçbir çaba göstermemişlerdir.
Yeterli sayıda akademisyen olmaması nedeniyle, eğitimin niteliği giderek düşmektedir. Bu nitelik düşüşü de ülke ekonomisine, kültürüne çeşitli şekillerde olumsuz olarak yansımaktadır.

Üniversitelerin rektörlükleri kendi aralarında iletişim kurarak, ortaklaşa plan ve program yapamazlar. Bu ortaklaşa planlama ve programı YÖK yapmalıdır.

Üniversitelerde herhangi bir fakülteyi ya da bölümü kazanmış olmak, kazanılan bölümden mezun olmaya yetmiyor. Hayatın giderek pahalılaştığı ve zorlaştığı ülkemizde, üniversite öğrencilerinin en büyük ve en önemli sorununu, kalacak ve barınacak yer ve beslenme kaygısı oluşturmaktadır.

Ülke kaynakları gerektiği gibi işletilerek gelir düzeyi yükseltilebilse, elde edilen gelirler asıl amacına uygun olarak, gereken yerlerde kullanılabilseydi, şimdiye kadar hiçbir öğrencinin barınma ve beslenme sorunu da olmazdı. Her öğrenciye rahatça ders çalışabileceği ayrı birer oda verilebilirdi. Bir öğrencinin bu şartlarda çok üstün nitelikli olarak yetişmesi, ülke ekonomisine misli ile olumlu olarak geri dönerdi.

Uygun olmayan koşullarda kalan ve rahatça ders çalışamayan öğrencilerin başarılı olmaları da haliyle beklenemez.
Oy beklentisi ile her ile birer üniversite sloganı ve anlayışı ile hareket edilerek açılan üniversitelerden ve seçimden seçime hatırlanan öğrencilerden yüksek başarılar beklemek, asla gerçekçi olmayacak ve istenen, beklenen yararı da sağlayamayacaktır.

O halde, geleceğimizin sağlam güvencesi olan gençlerimizi sadece seçimden seçime değil, her zaman ve her yerde hatırlamalı ve her öğrencinin tüm sorunları ile ayrı ayrı ilgilenilmelidir.

Esen kalınız Değerli Okuyucularım.