İçeriye girdiğinde tüm gözlerin onun üzerinde olduğunu fark etmemişti. Eh, tabii ki de Romanya’nın en güzel manzaralarından birine ev sahipliği yapan tepelerinden birinin üzerindeki, adı tüm dünyada ün salmış Bran Kalesi’nde bir maskeli balo düzenlemek kolay iş değildi.

Burayı bir geceliğine ona kiralayan adam bu yerin ne kadar güzel bir manzarasının olduğundan, iç dekorasyonunun çok hoş olduğundan bahsedip, bu kaleyi ona övüp durmuştu. O da bu yüzden bunun için tonlarca para yatırmıştı. İnsanlar ona gözlerini dikip ne kadar da hoş, alımlı ve göz alıcı olduğunu düşünmeselerdi ayıp olurdu. Yavaş, göz alıcı ve minik adımlarla salonun ortasına kadar hafifçe sallanarak yürümeye başladı ve salonda hala ona bakmayan her kim varsa onların da dikkatini kendi üzerine çekmeyi başardı. Biraz sonra ansızın partideki herkesi karşılama gereği duydu ve herkesin salonun ortasında toplanması için bir çağrıda bulundu. 5-6 dakika sonra herkes sanki aralarında, hakkında konuşmaları yasak olan gizli bir sözleşme imzalamış gibi bir uyum içerisinde üçlü gruplar halinde toplanmışlardı. Herkesi bulunduğu merdivenin tepesinden gözleriyle süzdü ve hiç vakit kaybetmeden konuşmasına başladı:

“-- Hepinizi burada görmek içimi sevinç, heyecan ve gururla dolduruyor değerli dostlarım. Hepinizi bu baloya bizzat ben davet ettim yani siz benim değerli konuklarım sayılırsınız. Çoğunluğunuz ne kadar misafirperver bir kişilik olduğumun farkında. Bu yüzden umarım“

Bir anda dili dolanmış gibi konuşamadı. Bunun nedenini kendisi çok iyi biliyordu. Aralarında davetsiz bir misafir vardı ve bu misafir eski eşinden başkası değildi. Hem de bu maskeli bir balo olmasına rağmen maskesini takmamış, gözlerinde o senelerdir var olan ukalalıkla ona doğru bakıyordu. Muhtemelen onun dikkatini çekmek için yapmıştı bunu ve her ne kadar kabul etmek istemese de planı başarılı olmuştu.

Herkesten özür dileyerek ve aynı anda sakin görünümünü korumaya çalışarak merdivenlerden dikkatlice indi. Son basamaktan zemine adımını atar atmaz hızlandı. Eski eşinin yanına ulaştığı an onu kalabalığın arasından sürüklercesine çekerek merdivenlerden çıkarıp içinin boş olduğundan emin olduğu bir odaya götürdü.

--“Neden buradasın? Davetsiz misafirlerin partiye giriş izni olmadığını bildiğini sanıyordum.” dedi. Eski eşi:

--“Elbette nar çiçeğim, davetsizlerin giremediğinden haberdarım. Eğer davetsiz olsaydım beni buralarda göremezdin zaten.”

diye hızlıca bir karşılık verdi. Sinirden yüzü kızarmış ve ne diyeceğini bilemez halde

--“Seni buraya kim davet etti? Ve nar çiçeğim de ne öyle? Artık o beni aldattığın kızlara bu isimle mi sesleniyorsun?” dedi.

--“Asla, senden başkasına nar çiçeğim diyemem.” dedi eski eşi.
--“Konuyu çarpıtma. Seni buraya kim davet etti ve sen hangi cüretle Türkiye’den Romanya’ya beni takip ediyorsun? Hem de boşandığımızı resmî belgeler sana açık bir şekilde göstermişken.” dedi.

O ise yüzündeki ukala tavrı bozmayarak

--“İlk olarak bana nereden nereye gidip gidemeyeceğimi ve kimi takip edip edemeyeceğimi söyleyemezsin. İkinci olarak ise davetiyeyi bana Zeynep yolladı, şu çok güvendiğin kız kardeşin olan Zeynep.” dedi.

Bunu yapanın Zeynep olduğuna inanamıyordu. Çok sinirli ve hırslı olduğunu belirtmek için sesini bir ton yükselterek

--“Ona seni davet etmemesini her gün hatırlattım. Seni davet eden Zeynep olamaz. Bana yalan söylemeyi bırak ve seni kimin çağırdığını söyle!” dedi.

--“Ah tatlım, keşke yalan söylüyor olsaydım. Oysa söylediklerimin hepsi doğru. Galiba kimlere güvenip güvenmediğini gözden geçirmen gerekecek.” diye karşılık verdi.

--“Lütfen balomdan çıkıp gider misin? Bunu aylardır planlıyorum. Lütfen bari bunu mahvetme.” dedi sakinleşmiş bir ses tonuyla.

--“Gidemem. Davetiyem var ve ben de bugün söyleyeceklerimi aylardır planlıyorum.” diyerek onun sinirlerini bozmaya çalıştı.

--“O zaman söyleyeceklerini çabucak söyle ve hayatıma girdiğin kadar hızlı bir şekilde çık.” dedi. O ise

--“Hayatından çıkmam bugünden daha uzun bir zaman alacak, Açelyacığım.”dedi.

Açelya ise sırf eski eşinin sinirini bozabilmek için bazı kelimeleri kulağa hoş gelmeyen bir tarzda vurgulayarak:

--“Konuyu daha fazla uzatmadan söyleyeceklerini söylersen çok sevineceğim, Edisciğim.” dedi. Edis ise:

--“Konuyu ne kadar uzatıp uzatmayacağım bana kalmış. Burada söyleyecek bir şeyi olan benim sen değilsin.” dedi.

Devamı Gelecek Hafta!...

DİĞER YAZILARI