Yapılan araştırmalar her beş anneden birinin doğuma bağlı travma sonrası stres bozukluğu yaşadığını gösteriyor. Hamilelik depresyonu da işin içine girince 10 kadından biri bunu yaşıyor. Doğumdan önce başka bir üzüntü veya depresyon yaşamış kadınlarda bu risk beş kat artıyor. Ancak, hamilelik ve doğum sonrasındaki sıkıntıların bir hastalık olduğunun farkında olmayan kadınlar, yardım istemedikleri için tedavi edilemiyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün rakamlarına göre hamilelik ve doğumla ilgili problemlerden her gün 803 kadın hayatını kaybediyor. Yine araştırmalar gösteriyor ki, annenin yaşadığı ruhsal ve zihinsel problemler, çocuğun ruh sağlığını hayattaki başarısını, insanlarla ilişkilerini ve hatta fiziksel sağlığını da yakından ilgilendiriyor. Özellikle hamilelik ve doğumdan sonraki ilk iki yıl bu konuda büyük önem taşıyor. İntiharın anne ölümlerinde ilk sıralarda yer almaya başlaması bilim dünyasının bu konuya daha ciddi şekilde eğilmesine sebep oldu.
Kadınların Gebelik Öncesi veya Gebelik Sırasında Psikiyatrik Açıdan Destek Almaları Neden Önemli?
Hem hamilelikte hem de doğum sonrasında annenin ağrıları ve fiziksel sağlığı kadar ruh sağlığı da önemli. Psikiyatrik problemler bu dönemlerde, diğer dönemlerden daha yaygındır. Mesela doğum sonrasındaki ilk haftalar, bipolar ataklar için riskin en yüksek olduğu dönemdir. Yeni doğum yapmış kadınlar için en ciddi ve yaygın sağlık problemlerden biri de depresyondur. Bu yüzden doğumdan sonra kadınların ruh durumu çok iyi takip edilmelidir. İlk defa Birinci Dünya Savaşı’ndan dönen askerlerde teşhis edilen ‘Travma Sonrası Stres Bozukluğu’nun çeşitli düzeylerde doğum yapmış milyonlarca kadında da yaşandığını biliyoruz. Özellikle doğum travmasını ağır yaşayan kadınlar, o andaki korku ve çaresizlik hislerini daha sonra kâbuslar ve hezeyanlar şeklinde yaşıyorlar. Bunları hatırlatan olaylar karşısında panik, endişe ve üzüntüye kapılıyorlar.
Annenin Ruh Sağlığının Çocuk Üzerindeki Etkileri Nelerdir?
Annede tedavi edilmeyen problemlerin uzun vadede çocuklar üzerinde de olumsuz etkileri olduğu biliniyor. Son dönemde yapılan araştırmalardan ve çalışmalardan öğreniyoruz ki, erişkinlik döneminde kişilik problemi olarak adlandırılan davranış bozukluklarının kökeninde aslında annelerinin hamilelik döneminde yaşadığı problemler yatıyor. “Travma” olarak kullanılan birçok durumun asıl sebebi, bebek henüz anne karnındayken annenin yaşadığı stres ve depresyondur. Gebeliğin yirminci haftasından doğuma kadar geçen dönemi ifade eden perinatal dönemde kadının ruh sağlığı bebeğin gelişimi ve gelecekteki yaşantısı açısından çok önemlidir. Hamilelikleri süresince depresyon ve endişe yaşayan kadınların çocuklarının duygu ve davranış bozukluğu riski iki kat daha fazladır. Bu etkilerin yıllar sonra yani çocuğun 20’li yaşlarında da ortaya çıkabildiğini biliyoruz.
Doğum Sonrası Destek Şart
Eğer kadınlar hamileyken eşleri, aileleri, toplum ve işverenleri tarafından olumlu yönde desteklenir, stres seviyeleri azaltılırsa çocuklar da olumlu etkileniyor. Annenin ruh sağlığında sıkıntılar oluşsa bile bu dönemde kadına daha anlayışlı davranılması aynı zamanda çocuğun da gelişimini iyi yönde etkiliyor. Kadın ruh sağlığına daha hızlı kavuşuyor. Doğumdan sonra çocuğu ile olan iletişimi de daha sağlıklı hale geliyor. Anne ve çocuğun aynı anda yeterli seviyede tedaviye alınmaları çok önemli. Bunun için birinci basamakta “uzman perinatal zihinsel sağlık hizmeti” verilmelidir. Bu açıdan hamilelik ve doğumdan sonraki ilk iki sene çok önemlidir.