Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) kuruluş tarihi olan 16 Ekim, ‘‘Dünya Gıda Günü’’ olarak kutlanmaya devam ediyor. Bu yıl kuruluşunun 74. yılını kutlayan FAO, ‘’SAĞLIKLI BESLENME İLE AÇLIĞA SON VERİLMİŞ BİR DÜNYA’’ temasıyla karşımızda. Bu tema ile sadece açlığı değil, sürdürülebilir ve sağlıklı beslenmeyi, herkese ulaşılabilir kılmak için ilgili tüm sektörleri ve kişileri yediklerimiz üzerinde düşünmeye çağırıyor.
Son yıllarda yüksek oranda tuz, yağ ve şeker içeren besinlerden zengin, posa ve bitkisel kaynaklı besinlerden ise fakir beslenmeye başladık. Özellikle şehirde yaşayan kişiler, zaman sorunu yaşadıkları için evde yemek yapmaya daha az süre ayırabilmektedir. Sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam bugün sadece gelişmiş ülkelerde değil, düşük gelirli ülkelerde de karşımıza çıkmaktadır. Bugün 670 milyondan fazla yetişkin, 120 milyon kız ve erkek çocuğu (5-19 yaş arası) obez ve 5 yaşın altında 40 milyonu aşkın çocuk fazla kilolu iken, 820 milyonu aşkın insan ise açlık yaşamaktadır. Obezite ve diğer kötü beslenme tarzları neredeyse her 3 insandan 1’ini etkilemekte ve bu oranın 2025 yılı itibarıyla her 2 kişiden 1’i olacağı öngörülmektedir.
‘’Eylemlerimiz Geleceğimizdir’’ sloganıyla çıkılan bu yolda hükümetlere, özel sektöre, sivil toplum kuruluşlarına, kurumlara, çiftçiye ve bizlere büyük sorumluluk düşmektedir. Öncelikle bizler, sağlıklı beslenme bilincine sahip olmalıyız. Sürekli aynı besinleri tüketmemeliyiz. Dünya üzerinde yenilebilen 30.000 bitki türü olmasına rağmen yalnızca 200 tarımsal ürün ekilip biçilmektedir. Günlük alınan kalorinin %50’sinden fazlasını sadece arpa, fasulye, mısır, patates, pirinç, sorgum ve buğday’dan karşılamaktayız. Bu yüzden hem kendimiz hem de doğa için beslenmede çeşitlilik yaratmak önemli. Üretimde su gibi doğal kaynakların aşırı kullanımını gerektiren gıda tüketimi azaltılmalı, tam tahıl, baklagil, meyve, sebze ve sert kabuklu yemiş tüketimi artırılmalıdır. Yaşanılan kentteki pazarlar takip edilmeli, yerel ürün tüketmeye özen gösterilmelidir. Hazır gıdalardan vazgeçip, geleneksel gıdaları tercih etmek, yerel biyoçeşitliliği desteklemek adına yapılan en önemli adımdır.