Hayat pahalılığıyla mücadele ediyoruz. Hem de uzun süredir. Ancak son iki aydır neredeyse her gün zamlarla boğuşuyoruz. O kadar ki artık zam haberlerine tepki vermez olduk. Buna da alıştık. Zaten bir yılı aşkın süredir her şey sürekli zamlanıyor. Zamların şiddetinin artmasına da alıştık. Ama bazı durumlar oluyor ki içinde bulunduğumuz korkunç tablo yüzümüze tokat gibi çarpıyor.
Vergi artışı, akaryakıtın zam olup üzerimize yağması, cebimizdeki paranın erimesi… Bunlar sadece dillendirdiklerimiz. Bir de görüp konuşamadıklarımız var.
Muharrem ayı, kültürümüzün önemli bir parçası. İslam alemi için önemi olan birçok olayın yaşandığı ay olması ona bu önemi veriyor. Bir şekilde günümüze kadar gelen Aşure geleneği de yaşatılmaya çalışılıyor. Aşure; paylaşmanın önemini, paylaştıkça çoğalan bolluğu, bereketi simgeleyen bir kültür. Bu yıl önceki yıllardan farklı olarak aşure bereketini sönük hissettik.
Her yıl ay boyunca kapımız defalarca çalınır, sokaklarda, mahalle aralarında kazan kazan aşureler kaynatılırdı. Bu yıl Nazilli’de bu manzaralara şahit olamadım. Belki ben kaçırdım bilemiyorum ama her yıl yaptığını bildiğim insanların bile bu yılı atladığına şahit oldum. Bunun nedenini elbette soramazsınız, soramayız. Bana kalırsa ardındaki tek sebep ekonomi.
Aşure malzemelerini alıp saatlerce ocakta kaynatmak ucuz bir şey değil. İçerisine giren malzemeler itibariyle değişiklik gösteren aşurenin ortalama maliyeti 500 lirayı buluyor. Bunu da eskiden olduğu gibi herkesin karşılaması mümkün olmuyor. Ekonomide üzerimize yağan zamlar, geleneklerimizi bile köreltmeye başlıyor.