Yaşadığımız pandemi, onun öncesi ve devam eden ekonomik krizin öğrettiği gerçekler var. Bunların en başında gıda üretimi gelmekte. Kendi yiyeceğini üretebilen ülke olmak geleceğin dünyasında stratejik ölçüde önemli bir durumdur. Bunu yapabilmek için önce kendi tohumunu üreten bir ülke olmak, daha sonra ise çiftçiye gerekli destekleri vermek gerekmektedir. Bu destekler; gübre desteği, mazot desteği, bazı önemli ürünler için üretim teşviği gibi desteklerdir.
Yine gıdanın diğer önemli kolu olan hayvancılıkta yerli ırk küçük ve büyükbaş hayvan türlerini çoğaltmalıyız. Besi hayvancılığını teşvik ederek pahalı olan yapay yem fiyatlarını düşürmeliyiz. Düşüremesek bile devletin bu konuda destekleme yapması gerekir. Tarım ve hayvancılık bu ülkenin geleceğinin en önemli sigortalarındandır.
İlaç ve aşı çalışmalarının bir ülke için ne kadar önemli olduğunu gördük. Bu konuda da hızla adımlar atılmalıdır. Bu çalışmalar için kaynak ve gerekli desteklerin devlet tarafından işin ehli bilim insanlarına verilmesi gerekir.
Bir başka alan ise teknoloji ve siber yatırımlar. Her alanda dijitalleşen dünyada gerek savaş sanayiinde gerekse imalat sanayiinde yerli ve milli çözümleri artırmak zorundayız. Sadece Siha ve İhalarla sınırlı kalmadan kendi helikopterini, uçağını, tankını üreten ve satan bir ülke olmak zorundayız. Zira ateş çemberi içinde yer aldığımız bu coğrafyada bu yatırımlar ülkenin geleceğini de güven altına alacaktır.
Yetişmiş insan gücü, üretimde çalışacak genç nüfusun fazla olduğu ülkemizde geleceği kaçırmamak için yapılacak çok işimiz, kat edeceğimiz çok yolumuz var. Bazen krizler yeni fırsatları da beraberinde getirir. Yerli ve milli üretimi her alanda yayarak üreten satan ülke olmak zorundayız. Dışa bağımlılık bizi önce ekonomik sonra da siyasal olarak çok zor durumlara sokacaktır.