Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımla vakit geçirirken bana hayatında yolunda gitmeyen şeylerden bahsetti. Bununla yetinmeyip hayatının gelecekte mevcut durumundan daha beter olacağı ve bu kötüye gidişin yaşamının her alanını kapsayacağı konulu bir kurgu oluşturdu. Artık yorulup sözleri bittiğinde konuşmaya başlamadan evvel karar vermem gereken bir nokta olduğunu fark ettim. Daha önce edilmiş sohbetlerdeki gibi birbirinin aynı cevaplar vermek yerine konuyu değiştirmeliydim; ya da ‘’Hayat böyle, yapacak bir şey yok’’ deyip sıradan bir sohbette hissedar olacaktım. Ancak sıradışı sonuçlar sıradan şeyler yapılarak elde edilemezdi. Arkadaşıma ‘’Kendine hakkında mutlu, huzurlu, her şeyin yolunda gittiği bir gelecek hayal etsene hemen şimdi. Ve az evvel anlattıkların kadar uzun ve detaylı olsun’’ dedim. Arkadaşım bir an cevap veremedi, birkaç kelime kekeledi ve geriye sadece sessizlik kaldı.

***
Başımdan geçen bu tecrübe sadece bana ve arkadaşıma özel ilk kez yaşanan bir şey değil. İnsanlık tarihi kadar eski bir konuya değiniyoruz aslında. O konu insanın gelecek hakkında olumsuz hayaller kurarken ne kadar yaratıcı ve olumlu hayaller kurarken de zayıf ve dar görüşlü olduğudur. Hemen az sonra başımıza gelebilecek felaketler için bile bin türlü senaryo yazabiliyoruz ama az sonra başımıza gelebilecek mucizeler & güzellikler için senaryo bir kenara bir satır bile bir şey yazamıyoruz, zihnimiz hemen duruyor. Oysa düşündüklerimiz değil midir bizlerin hayatlarını şekillendiren? Bu kadar kötü kurgunun yuvalandığı bir zihinden nasıl huzurlu bir yaşam bekleyebiliriz? Aradığımız, beklediğimiz her neyse içerden gelmelidir. Dışarıdan enjekte edilemez.

***
Kaygı, korku ve stres bizim içerde dolup taşmayı bekleyen yaşam coşkumuzu dizginlemeye çalışırken onların ekmeğine yağ sürüyoruz. Gelecek hakkında olumsuz düşüncelere kapıldığımızda başardığımız tek şey bu, başka hiçbir şey değil.

***
Zihin asla susmaz. İçine dolduğumuz şeylerle yeni bir şeyler üretmeye her an devam eder. Bu üretim sürecinin bizim adımıza faydalı olmasını istiyorsak olumlu şeylerle doldurmalıyız onu. Zihin bir şeyleri sıfırdan üretmiyor, içine her ne dolduruyorsak onu kullanıyor. Ve çoğumuz ‘’Sürekli aklıma kötü şeyler geliyor, bunu engelleyemiyorum’’ diyoruz çokça. Elbette öyle olur, çünkü kendini kötü şeylere maruz bırakıyorsun; etrafında kötü şeyler gerçekleşiyor ve bunların hepsini olduğu gibi kabul edip zihnine dolduruyorsun. Nasıl ki içi çöp dolu bir kovadan etrafa lavanta kokusu salınmasını bekleyemezsek. İçinde olumsuzluklar dolu bir zihinden de her anlamda olumlu bir yaşama kavuşması beklenemez; geleceğe dair bakışı, duruşu hep karamsar olur.

***
Sevgili okurlar, diyet sadece yeme içme listelerine uymak demek değildir. Ne konuştuğumuz ne düşündüğümüz ne dinlediğimiz, kimlerle zaman geçirdiğimiz de bir diyettir. Diyetteyken bugün yediklerimizin yarınki kilomuzu etkilediği gibi bugün düşündüklerimiz, konuştuklarımız, izlediklerimiz, dinlediklerimiz de yarınımızı etkileyecektir.

***
Geleceğinizin nasıl olacağını bugününüze bakıp samimi cevaplar verdiğinizde göreceksiniz…

***

DİĞER YAZILARI