Bugünün ülkemizin gündemi tek konu. Ben de bu konuyu ele almak istiyorum. Dün MKE Ankaragücü ile Çaykur Rizespor karşılaşması sonrası Ankaragücü Başkanı Faruk Koca, maçın hakemi Halil Umut Meler’e yumruk attı. Olay dünya çapında infiale neden oldu. Ülkemizin geldiği durumu gözler önüne seren korkunç bir sonuç. Sadece spor camiasında sonuçları olacak bir olay da değil.
Faruk Koca’nın siyasi geçmişi sosyal medyada, “Hakem tutuklanmaz inşallah” gibi garip yaklaşımlarla tiye alınsa da güç zehirlenmesinin yol açabileceği korkunç tabloyu gösterdi bize. Ülkemiz için nelere mal olabileceğini izliyoruz.
Şiddet, hayatımızın her alanında korkunç bir problemken dozunun ne kadar arttığını seyrediyoruz. Ülkemiz, bu olayla çalkalanırken bir yandan da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bütçe görüşmeleri yapılıyor. Orada da alışık olduğumuz her yıl gördüğümüz manzaralar yaşanıyor. Yine şiddet!
Her yıl görüşmeler sırasında tansiyon yükselir, görüşmelere tarafların sakinleşmesi için ara verilir, bütçelerin belirlenmesi haftalar boyunca uzun saatler harcanan mesai sonunda güç bela belirlenebilir. Bu da, ülkemizde bizleri temsil eden milletvekillerinin birbirlerine karşı tahammülleri olmamasından, şiddet eğilimi olmasından kaynaklanıyor yine. Hemen her yıl, bütçe görüşmeleri sırasında mecliste yumruklar konuşur mesela.
Yani geldiğimiz noktada bu ülkenin meclisinde, spor karşılaşmalarında, televizyonlarında, sokakta, iş ortamlarında, neredeyse her evin içinde hatta okullarında şiddet var. Akran zorbalığından, kadına, çocuğa, hayvana şiddete kadar her yerde herkese uygulanan bir şiddet hali var.
İnsanlarda birbirine karşı anlayış, hoşgörü, sabır yok. Bu, hiçbirimizde yok. Yaptığım bu çıkarımları kendimi de içine dahil ettiğim tüm toplumumuz için yapıyorum. Çünkü etrafıma baktığımda her yerde öfkeli insanlar görüyorum. Artık genel ruh halimiz öfke ile dolu. Bu nedenle çok kolay birbirimizle tartışıp kavgalar edebiliyoruz. Sadece ağız dalaşıyla kalan olaylar için şanslı sayıyoruz kendimizi, kan akan kavgaların sayısındaki artışı da görüyoruz çünkü.
Dün akşam yaşanan olay da tam da böyle bir öfkenin sonucuydu. Faruk Koca’nın ilk savunması gözünün döndüğünü anlatmak oldu. Ve hala hakemi suçlamaya devam etti. Şiddeti meşrulaştırmaya ihtiyacı vardı. Hayatımızın her yerine işlemiş bu şiddettin yol açtığı sonucu görmek yerine olmamış gibi yapmak, üzerine yenilerinin eklenmesine ortam hazırlamak daha mantıklı geldi. Bu kadar da büyük bir problem olmaması gerekiyordu değil mi?
Daha ne kadar böyle yaşayıp şiddet olaylarını konuşup unutacağız merak ediyorum açıkçası. Önce kendimizden başlayarak özeleştiri yapmamızın zamanı geldi de geçiyor. Bunun için her birimiz kendimizden başlasak da bir faydası olur gibi.