Toplumdaki her birey yaşamını ve bakmakla yükümlü olduğu ailesinin yaşamını devam ettirebilmek için belirli bir gelir düzeyine sahip olması gerekmektedir. Kişi, eğitim , sağlık , ulaşım, güvenlik gibi olanaklardan yararlanırken topluma karşı borçlanmaktadır. Bu borcun ödenmesinin yolu ve yöntemi de çalışma hayatının içinde olması ve istihdama katılmasıdır. İstihdamın merkezinde insan vardır. İstihdam kişiye ekonomik bir kaynak sağlarken bir yandan da sosyal var olma ve toplum içinde öz saygı yetisinin de kazanmasına olanak sağlamaktadır.
Ekonomi alanında kadının rolü tarihin her döneminde var olmuş ve üretimin merkezinde yerini almıştır. İnsanoğluna evcilleştirmenin yolunu ve yönünü, toplayıcılıktan üretime nasıl geçildiğini en başarılı deneylerle kadınlar sunmuştur. Kadınlar sanayi devrimi ile birlikte çalışma yaşamında ilk kez işçi statüsünde ücretli olarak çalışmaya başlamışlardır. Özellikle dokuma sektöründe işveren tarafından erkeklere oranla daha çok tercih edilen kadınların diğer bir taraftan da ağır şartlarda çalıştırılması hususu toplumsal tepkilere yol açmıştır. Sanayinin gelişip yaygınlaşması süreciyle,toplumların teknik, ekonomik, demokratik, hukuki ve siyasal alanlardaki değişim ve dönüşümleri kadınların iş gücüne katılımını artırmıştır. Böylelikle kadınlar ekonomide “ bende varım” demiştirler.
Gelişmiş ülkelerde demokrasi ve insan haklarıyla yükselen kadın hareketleri, kanunlarda eğitim, aile, miras, seçme-seçilme hakki,istihdam ve kadınların çalışma koşullarınında düzenlemelerin hukuki olarak güvence altına almıştır. Kadınların fiziksel ve biyolojik nitelikleri çalışma yaşamında karşılaşabilecekleri engellere karşı korunmalarını gerekli kılmıştır. Nüfusun artması, kamu ve hizmet sektörünün gelişmesi, eğitim olanaklarının artması, çekirdek aile yapısının benimsenmesi, evlenme oranının azalması ve buna karşılık olarak boşanmaların artması, kadının ev işlerindeki işlerini kolaylaştıracak teknolojik yenilikler, üretim ve hizmet sektöründeki kullanılan yüksek nitelikte teknolojiler toplumun kadına yönelik çalışma anlayışını değiştirerek istihdam oranını artmasını sağlamıştır.
Günümüzde kadınların ekonomiye katılması,büyümeden pay alması,eğitim kalitesinin yükseltilmesi ve nitelikli iş gücüne katılması ,siyasi mekanizmalarındaki karar alma organlarına katılması, iş , aile ve sosyal hayatının iyileştirilmesinin sağlanması sonucunda kadının toplumdaki konumu güçlenmektedir. Böylelikle güçlenen kadın erkeğin güçlenmesini sağlamakta ve beraberinde aileler güçlenmektedir. En önemlisi güçlü aileler güçlü toplumları inşa ederken ülkelerin kalkınması ve büyümesi gerçekleşmektedir .
En son olarak da bendenizin sloganı olan bir cümle ile bitirelim..
“ Üreten Kadın Kazanır, Üretken Kadın Kalkındırır”..