Bugün sadece yazsam. Bunca şey çok geliyorken bana. İçime sığamıyorken yazsam. Kelimelerin altında kalmaktan korkuyorum. Korkularımdan korkuyorum, duygularımdan korkuyorum. Ben gerçekten korkuyorum. Galiba yaşlandım. Oysa ne cesurdum önceden. Belki de korku ile başladı yenilmek. Hayat cesurları severdi tabii. Peki ne oldu da cesurluğu yitirdim. Belki kayıpları, yaşamanın acısı etkili idi. Tabi ya cesur olmak acının karşısında ne işe yarar ki. Kaybettim ve kaybetmekten korktum. Derken korktum ve korktum. Oysa tanıdık bir duygu olmuştu bu. O zaman neden bu korku. Baş etmeyi bilememiştim belli ki. Ve korku ele geçirmişti beni. Söylediğim gibi, hayat korkakları sevmez ki… E tabi korku ile üzüntü kardeş değil miydi? Biri varken diğeri de onun yanında belirmez miydi? Peki tüm hayatı sadece bu duygularla kaplamak ne kadar adildi. Malum hakimi olduğun bir dava da avukatlık yapamazsın. Tabi suçlu isen hakim de olamazsın. Tanık da olamadım. Sadece izleseydim korkusuzca. O zaman kararlar değişmez miydi? Niye tanık aramıştım ki kendimden başka? Ben başka şahittim anlasana.