Seçim için son düzlüğe girdik. Bu hafta sonu sandık başındayız. Siyasi atmosfer gerildikçe söylemler ve eylemler de sertleşiyor. Siyasi liderlerden hatta son dönemde siyaset konuşan hemen herkesten benzer cümleler duyuyoruz. Görüş fark etmeksizin bir kurtuluş mücadelesinde olduğumuz söyleniyor. Kurtuluş mücadelesini verenler Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun yanında bu ülke için her şeyini feda eden insanlardı. Bizim içinde bulunduğumuz süreç basit bir seçim sürecinden başka bir şey değil. Her seçim zamanı kullanılan bu ifadeler atalarımıza, dedelerimize yapılan saygısızlık bana göre. Onların verdiği mücadelenin boyutunu anlayamayıp içinde bulunduğu çıkar çatışması ile bir gören düz mantık bir zihniyetin ürünü. Burada herhangi bir taraf ayrımı da yapmak istemiyorum. Çünkü iki taraf da kendi gerekçelerini buna dayandırıyor. AK Partililer diyor ki “Seçimi kaybedersek PKK gelir, beka tehdidi var. Bu bir kurtuluş mücadelesidir.” CHP’liler diyor ki, “Bu zihniyet bizi geri götürüyor. Cumhuriyet, demokrasi tehdit altında bu bir kurtuluş mücadelesidir.”
Kendi gerekçeleriniz oyunuzu kullanmanız ve etrafınızdakileri yönlendirmeniz için haklı olabilir. Farklı görüşlere saygı duymalıyız elbette. Buradaki konu tamamen kurtuluş mücadelesi eleştirisidir. Bu vatanın bölünmez bütünlüğü seçim için yarışan iki tarafın söylemleriyle tehdit altına giremez. 100 yıl önce verilen mücadele bu kadar basit bir mücadele değildi. O kadar kolay da yaralanamaz. Üstelik bu söylem 2016 yılında darbe girişimi sırasında ortaya atıldı ve sonrasında yaşanan her olumsuzluk için kullanılmaya başlandı. Yalnızca bu seçim için kullanılan bir ifade de değil. Beka, bu kadar basit bir konu değil. Bağımsızlık, bu ülke için bir tehdit değil, olamaz da.
Ne terör örgütlerine ne de siyasi çıkarlara kurban edilemeyecek kadar kıymetli bir ülkede yaşıyoruz. Bu çatışmalar da bundan kaynaklanıyor zaten yine de bu dilden uzaklaşmalıyız diye düşünüyorum.