Adı lazım değil salgınının tüm dünyayı etkisi altına alarak hayatı durdurmadan önce neler yaptığını hatırlayan var mı? Ben söyleyeyim… Yok. Belki çok fazla değildir karantina süresi ancak bir aya yakın bir süredir herkes evinde izole bir hayat yaşarken, daha önce neler yaptığımızı, nasıl yaşadığımızı nerelere gittiğimizi unuttuk. Beyin durağanlaşarak kendini yeni sürece adapte etmeye çalışıyor. Bu durum aslında evde kalmamız gereken zamanlarda bir artı niteliği taşırken diğer yandan bazı olumsuzluklar giderek bilinç düzeyine çıkmaya başladı diyebiliriz.
Her insanın yıllardır yaptığı rutin işleri, sosyal aktiviteleri ya da en basiti bir akşamüstü çok sevdikleri küçük bir kafede kahve keyifleri vardı. Bunlara duyulan özlem, gelecek kaygısı gibi bilinmezlikler kişinin giderek yalnızlaşmasına hatta karamsarlığa sürüklemesine neden olabilir. Gel gelelim her kafadan bir ses çıkıyor. Sosyal medyada insanların bu durumda kendilerini rahatlatmak için yaptıkları aktiviteler, bir takım akımlar bazı kesimler tarafından aşağılanıyor. İki gruptan bahsedilebilir. Evinde ruh ve beden sağlığını korumak için içerik üretip paylaşan ve bir nevi sosyalleşen insanlar, diğer tarafta ise bu kişilerin yaptığı her paylaşımı eleştirerek yargılayan karamsar bir karantina grubunun varlığı söz konusu. Böyle bir zamanda bile insanların stresle başa çıkma yöntemleriyle dalga geçip yargılayan insanların olması gerçekten talihsiz bir durum. Bırakalım insanlar kendilerini nasıl mutlu hissedecekse öyle davransınlar.
Tüm bunlar yaşanırken sanki evde geçireceğimiz bu günler yarım kalan işlerimizi halledebileceğimiz, bolca dizi izleyip kitap okuyabileceğimiz en nihayetinde kendimizi geliştirebileceğimiz zamanlar olarak gösteriliyor. Bunu yapabilen insanlar vardır elbet ancak ben bilinmezlik içinde benden beklenildiği gibi kitap okuyup makale yazamıyorum. Ve hatta bu adaptasyon sürecine tam anlamıyla alışmış olduğum söylenemez. Bazı insanlar bu zamanları efektif kullanarak verimli geçirebilirler ancak ben maalesef yapamıyorum. İnsanlara özellikle öğrencilere karşı biraz anlayış bekliyorum. Hayatlarının en güzel zamanlarında bir bilinmezlikle yaşıyorlar. Bu insanların geleceği için bir şeyler yapılması şart. En baştaki meselemize dönecek olursak.. Eskiye duyulan özlemin hepimiz farkındayız. Arkadaşlarımızı, sosyal aktivitelerimizi, işimizi, okulumuzu özledik evet. Ama bu süreçte bir birimize destek olmalı, yargılamadan ve kırmadan bu dönemi atlatmalıyız. Bu gayretin sonunda sevdiklerimize sarılma ödülü var..