Okulların ardından bu hafta üniversiteler de açıldı. Öğrenciler, bir şekilde eğitime devam etme çabası harcıyor. Çocuklarını okula gönderen ailelerin durumu adeta içler acısı. Sosyal medyada daha ilk günden öğrencilerin yedikleri öğle yemekleri, verilen menüler gündem oldu. Bir öğrencinin sunulan o yemeklerle doymayacağı apaçık ortayken bile bile bunu vermek haliyle tepki çekiyor. Ancak yemek şirketleri, okullar, üniversite yönetimleri bütçelerini aylar öncesinden planlıyor. Gıda ürünlerine gelecek zammı ön görmek mümkün değil. Aylar öncesine göre çıkarılmış hesaplama da bir ilkokul öğrencisini bile doyurmaya yetmiyor.
Okullar, tepki gösteren öğrenci ve aileleri, öğrenci ve aileler de verdikleri paranın karşılığını göstermeyen okulları suçluyor. İki taraf da aynı şeyin mağduruyken karşı karşıya kalıyor. Sorun okulların bütçesini başka yere aktarması değil, (genelleme yapıyorum ama belirli durumlar için bu geçerli olmayabilir elbette) sorun ekonominin gidişatı. Sorun bitmek bilmeyen zamlar. Her ay aynı ürünlere bir kez daha dev zam geliyor. Artık zamlara tepki veremez olduk. Alım gücümüz daha ne kadar eriyebilir derken biraz daha eridiğine şahit olur hale geldik. Yaşadığımız durum karşısında nasıl tepki vereceğimizi şaşırdık. Ekonomik alışkanlıklarımız şaştı, hesap algımız dağıldı. Ve bu daha iyi günlerimiz. Hala iyi günlerimiz. Önümüz daha da karanlık.
Çocuklar okullarda aç kalmasın diye aileler hem yemek parası verip hem de aç kalmaması için ilave beslenme gönderiyor. Böyle bir ortamda bizler küçük hesaplamalarla uğraşırken her ürüne yeni zamlar gelmeye devam ediyor.