İnsan, her şeyden önce kendisini düşünmeye programlı bir canlı. Bu içgüdüsel ve yerinde bir özellik. Ancak bu özelliğini kötülük yapmaya ve yaptığı kötülüğü haklı çıkarmaya çalışmak için kullandığında tüyler ürpertiyor. Aynı gün içinde Ankara’da tam 17 tane köpek ağaca asılı halde bulundu, İstanbul’da site bahçesindeki köpek, araçla kasıtlı olarak ezilerek can verdi, Adana’da kesime hazırlanan hayvan sopalarla işkence gördü. Bu üç şiddet olayının hepsi aynı gün yaşandı. Aynı gün haberlerde yer aldı. Peki ne olacak? Hangisi yaptığından pişman olacak? O zavallı canlarla ilgili hangisi vicdan azabı çekecek? Verilen cezaların hangisi tekrar aynı hastalıklı davranışı göstermelerinden geri bırakmaya yetecek? Ben vereyim cevabı hiçbiri!
Sadece işini kaybeden adam işi için üzülecek. Başka bir “ceza” yok çünkü bu ülkede. Hayvana da, kadına da, çocuğa da şiddet uygulayabilirsiniz, işkence yapabilirsiniz. Hele bir de gücünüz varsa durmayın meydan sizin!
Bu dünya sadece bizim değil. Sokaktaki canlarla birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz. Sadece kedi, köpek değil, etinden, sütünden her türlü imkanından faydalandığımız diğer canları da gözetmeliyiz. Nerede kaldı Müslümanlığınız, nerede kaldı inancınız? Hangi inançta bu işkenceler haklı çıkarılabilir? Bu aklı, vicdanı ben algılayamıyorum. Bu satırları yazarken kafasını dizime koyup bekleyen köpeğimi ihmal ediyor muyum endişesini taşırken bir tarafta bu kadar büyük bir zulmün varlığını kabullenemiyorum. Sokaktaki hayvanlar tehlikeli değil, yaşadıkları, gördükleri nedeniyle kendisini savunmak zorunda kalıyor. Yasak ırklar, yasak olmamalı, herkes o ırkları besleyememeli. Sokak hayvanları sorunu yok demiyorum. Elbette var. Ama yanlış çözüm arayışlarıyla üstünü örtemeyiz. Kalıcı ve gerçek çözümler üretmeliyiz. En başta insandan kaynaklı şiddeti çözmeliyiz. Gerisi zaten çorap söküğü gibi gelecektir.