Memur ve emekliler ülke nüfusunun yaklaşık olarak yüzde 20'sini oluşturuyor. Dolayısıyla memur ve emekli maaşlarının belirlenmesi önemli miktarda insanı doğrudan ilgilendiriyor. Geri kalanlarımızı da dolaylı olarak etkiliyor. Alım gücümüz bu maaşlarlarla belli oluyor. Rakamsal olarak baktığımızda alınan maaşlar iyileşmiş gibi görünse de geçim mücadelesi daha da çetin bir hale geldi.

Emekliye ve memura zam verilirken aynı zamanda vergilere de zam yapıldı. Yüzde 25 artış emeklinin cebine girmeden markette fazlasıyla çıktı bile. Bu zamlar attığımız her adımda, içtiğimiz suda, yediğimiz yemekte her şeyde net bir şekilde hissediliyor.

Sokakta herkes dertli, herkes şikayetçi. Aynı zamanda hiç kimse düzeni bozulsun istemiyor. Derdi çözülsün diye ağzını açmıyor. Korkuyor konuşmaktan. Duymaması gereken biri duyar da başıma iş açar diye çekiniyor. Bu, insanların halinden memnun olduğunu göstermiyor ama. Bu toplumun sindirildiğini gösteriyor. Kendi içinde konuşurken eleştiriler havada uçuşuyor. "Ya bu sorunu dile getirelim" dediğimizde "Beni katmadan anlat" deniyor. Karşılaştığımız şu tablo bence içler acısı. Demokrasi, özgürlük, huzur ve güven ortamı, sık duyduğumuz ama duymakla kalıp reelde karşılaşamadığımız kavramlar.