Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete irtihalinin üzerinden 84 yıl geçti.

Arkasından ne yazsak az gelir, ne söylesek kifayetsiz kalır. Hayata gözlerini yumduğu gün nöbetçi yaverinin nöbet defterine Atatürk yazıp ‘Öldü’ ya da ‘Vefat etti’ ibaresini ekleyemeyişindeki kesif burukluk ve başyaveri Salih Bozok’un derin bir hüzünle sarsıldığı tarifsiz acı, ilk günkü kadar taze…

En büyük yas emaresi olarak tabutunun üstüne yağan rengarenk düğmeler gelir aklıma her 10 Kasım… Her 10 Kasım günü Atatürk’ün, “Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere Türk Milleti’ne canımı vereceğim” sözleri hatırıma gelir. Bu sözlerdeki derin manaya uzun uzun kafa yorarım…

Biliyoruz ki O, en büyük hediye olarak canını Türk Milleti’ne vermişti. Ulu Önder Atatürk; ‘Fenâ fî'd-devle ve'l-mille’ olmanın tam olarak birebir tarifiydi… Aşağıda okuyacağınız ‘Sarızeybek’ adlı şiiri de bundan yıllar önce bu duygu dehlizi içerisinde kaleme almıştım…Başta da dediğim gibi ne yazsak az gelir…

Mekanı cennet olsun.

" Ben O'nu Erbain Soğuklarında Doğurdum..."
( Zübeyde Hanım)

1.

dili olsa da konuşsaydı
Koca Kasım Paşa Mahallesi
Islahhane Sokak
erbain soğuklarıydı
dört yan bardaktan boşanırcasına sağanak
erbain soğuklarıydı
Selaniğin üstünde bir örtü bembeyaz
yüzyılın en yoğun karı
ve bir adam geziniyordu bir odada
bir aşağı bir yukarı
erbain soğuklarıydı
doğdu Türk'ün medar-ı iftiharı
kirli bir çocuk yüzü sarkıyordu göğe
Selanik fukara
Selanik sökülemeyen bir yara
kirli bir çocuk yüzü sarkıyordu göğe
yıldızlar da benim gibi yetim diyordu
güneşle ay da

2.

tutuklu bir mahkum simetrisi
özgürlüğe kıyı ücralarda firari
Taşkışla Zindanı ziyadesiyle karanlık
Taşkışla Zindanı sinsi
ve yarım güneş dilimi
loş bir pencere içre
iki büklüm turunç
ve iki hüzün yarığı yanaklarında ıslak
görmemeliler
turuncu bir ıslık ağzında
yarım şişe ay
görmemeliler diyorum
karanlığında yıldız raksı
döner gece ufuklanıncaya kadar ışıl
ah şemsiye tutar soruların
sus düşünülmesi yasak kelimelerinin
içinden dahi geçmemeli
geçerse kurşun
geçerse zindan
geçerse urgan çeker ruhun
sus düşünülmesi yasak kelimelerinin

3.

bir yıldırım düşüyordu Anafartalara
ve sarışın bir Türk Subayı'na çarpıyordu dünya
zaman göğsünde zırh olmuştu bir süvarinin
sıktı dişini yumruğunu
bizimdir dedi mutlak zafer bizimdir
dize geldi Conkbayırı, Seddülbahir
ve ölmeyi emrettiği Mehmetçiğe ansızın
tekbirle inledi cümle zevahir

4.

bir çift mavi göz süzüldü boğaza
köhne bir vapurdan
zulasında kallavi keder
bir sigara yaktı
kuşatılmış şehrin hüznüne doğru
ve ümitle baktı ufka
-geldikleri gibi giderler
ay yanıklarıyla doluydu
Karadenizin çoşkulu teni
gümüş sancılarla titriyordu
ve kan ter içindeydi bedeni yıldız yıldız
galiba felaket sarhoştu
bu kez acayip sallanıyordu hayırsız
yine de tutası geldi ellerinden
sımsıkı sarılası geldi
Karadenizin gümüş sancılarına
ve sırılsıklam olma pahasına
süzülüp gidesi geldi
gecenin masmavi karanlığına
Kürşat ihtilali gibi mağrur
kürşat ihtilali gibi gözüpek ve cesur

5.

anlamak pek mümkün değildi ama
garip şeyler oluyordu Anadolu'da
önce sarışın ve mavi gözlü bir zeybek
ayak basıyordu Samsun'a
sonra güneş bir aya kalmadan
karanlığı evire çevire bir güzel benzetip
yakışıklı bir siluet olarak yansıtıyordu
Ardahan Damal'da Karadağ sırtlarına
anlamak pek mümkün değildi o zeybeği ama
devasa bir arslana benziyordu alev yeleli
ve dar geliyordu Kocatepe'ye pençeleri
hele öyle bir kükrüyordu ki Ege kıyılarına doğru
düşman zor alıyordu serin sularda soluğu
velhasıl acayip şeyler oluyordu Anadolu'da
önce sarışın ve mavi gözlü bir zeybek
ayak basıyordu Samsun'a
sonra o zeybek
'İstikbal Göklerdedir' deyip
uzatacak oluyordu ayaklarını
yıldızlara ve aya...

mt -2009

DİĞER YAZILARI