Ülkemizde çalışanların çoğunluğu bilinen üzere asgari ücretli olarak çalışmaktadır. Bunun yanında da sayısı azımsanmayacak bir nüfus da günlük yevmiye işlerinde veya sigortasız şekilde asgari ücretin altında çalışmaktadır.
Covid-19 salgınından bu yana bahsettiğimiz asgari ücret ve altında çalışanlar ya işsiz, ya da kısa çalışma ödeneği veya ücretsiz izin aylığı alabilmektedir. Dolayısı ile gelirde bir düşme söz konusu olmuştur. Bunun yanında; gıda, kira, elektrik , su, ısınma ve telefon faturaları gibi giderler düşmediği gibi bir önceki yıla göre artış göstermiştir. İthalata dayalı ekonominin sonuçları olarak şu anda ciddi sıkıntı içindeyiz. Bir ülkenin sağlam temelleri olabilmesi için, milli bir makine ve savaş sanayii, yerli ilaç sanayii, tarımda yerli tohumlar gibi unsurları olması gerekmektedir. Salgının ilk aylarında Tayvan ve Çin menşeli ateş ölçerlere 700-800 TL paralar ödedik. Bu cihazları bizim meslek liselerinde bile üretebilirdik halbuki. Ülkemizin bir an öce yerli ve milli üretime dayalı bir ekonomik hamleye ihtiyacı var. Tohum, ilaç gibi sektörler için AR-GE çalışmalarına destek verilmesi şarttır.
Bütün bunların ışığında bugün geldiğimiz nokta tehlike sinyallerini de beraberinde getiriyor. Geçinemeyen insanların giderek artan borçları bu insanları yıpratacaktır. Toplumsal anlamda da bunun getirdiği, aile içi kavga ve şiddet, hırsızlık vb. suçlar artacaktır. Değerlerimizin sağlam olması bu durumun bugüne kadar patlama yapmamasının nedenidir. Tüm dünyanın zor durumda olduğu bu süreçte toplumun sessiz çığlığını duymak ve anlamak gerekiyor. Çocuğuna harçlık veremeyen, evinin kirasını ödeyemeyen bir babanın yaşadığı buhranı ancak bunu yaşayan bilebilir.
Şiddet vakalarında görünen artışlar bizleri endişeye sevk etmek için yeterli bir nedendir. O nedenle bizleri yöneten yerel ve genel yönetimin bunları göz önüne alarak krizi en az hasarla atlatacak çalışmaları artırarak devam ettirmesi gerekmektedir. Yarınların bize güzel günler getirmesini diliyorum.