15 Temmuz 2016'da, FETÖ/PDY mensubu hainlerin eliyle Gazi Meclis'e, ülkemizin kalbine, köprülere ve milletimizin üzerine yağdırdıkları bombalarla ‘Gök Çöksün’ istediler, öncesinde PKK’lı hainlere kazdırttıkları hendeklerleyse ‘Yer Delinsin’ ve Türk’ün son vatan toprağı bölük pörçük darmadağın olsun diye tüm şer odakları, bir bütün olarak kenetlendiler.

Allah’ın izni ve inayeti, milletimizin feraseti, basireti ve dirayetiyle ne gök çöktü, ne de yer delindi!.. Dahası kurdukları tuzaklar topyekün başlarına geçti. Onlar, tuzak kurmaya devam edecekler, ancak elbette Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır!.. Şehitlerimizin ruhları şad olsun...
“Ey Türk! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir?” (Bilge Kağan)

15 Temmuz İhanet Kalkışması’nın üçüncü yıldönümündeyiz.

Bundan 10 yıl önce FETÖ elebaşı CIA projesi dediğimde ne tür eleştiriler ve hakaretler aldığımı dün gibi hatırlarım.

Piyade İnzibat Çavuşu olarak KKTC Girne Merkez Komutanlığı’nda askerlik görevimi yapıyorken, nöbetçi subayın talimatıyla nöbetçi çavuş olarak gece eğitimi verdiğim bir akşam, FETÖ ile birlikte ‘Milli Varlığa Zararlı’ olan kökü dışarıdaki cemaat ve tarikat yapılanmalarının kimlerin eliyle bu ülkede faal halde tutulduklarını ve iç yüzlerini Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait bir eğitim kitabından yararlanarak anlatmaya çalıştığımda, bana karşı kin duyup, askerlik bitiminde helalleşemeyecek kadar aklını türlü tarikat ve cemaatlere kiralamış olanlar geliyor gözlerimin önüne…

Sonra Cumhuriyet Şehidi Necip Hablemitoğlu’nun ‘Köstebek’ kitabını hatırlıyorum; Sayfa 11’de Hablemitoğlu’nun şu sözleri yankılanıyor zihnimde tekrardan; “Şeyhleri A.B.D.'de yaşayan, ancak kendi ülkesinde Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yargılanan; C.I.A., MI6 ve BND gibi yabancı ülke istihbarat örgütlerine taşeronluk yapan bir cemaate mensup müritlerin, asli görevi kendileri ile mücadele etmek olan istihbarat birimlerinde kadrolaşabileceğini, devletin gücünü, devleti savunanlara karşı kullanabilecek düzeye gelebileceklerini kim tahmin edebilir ki?”

Sonra aynı kitabın 27. Sayfasındaki, FETÖ elebaşı ‘Vatan Haini’nin, “Siz bir sivilsiniz, silahlarınız yok, kuvvet ve kudretiniz de sermayeniz kadar. Oysa askerde tek başınıza bile olsanız, iktidarınız, silahınız, ferdi kabiliyet ve cesaretinizin yanı sıra, içinde bulunduğunuz birliğin kuvvet ve iktidarını de yanınızda bulur ve yerinde bir paşayı, hatta bir orduyu bile esir edebilirsiniz” şeklindeki ifadeleri geliyor aklıma. Düşünün aklını kiraya vermiş müritlerine neler söylediğini FETÖ elebaşının… Halen bu hain kalkışmaya tiyatro diyebilecek kadar gözleri kör olanlara karşı, kökü dışarıda olan bu tür yapıların nihai amaçlarının ne olduğunu tekrar kere tekrar hatırlatmak lazım vesselam…

Uzun sözün kısası, yerinde bir paşayı ve hatta bir orduyu esir edebilmekten bahseden FETÖ ve aynı şekilde mankurt yetiştiren bu gibi yapılar, halen 15 Temmuz gibi karanlık ve puslu gecelerde geleceğimizi karartmak için bekliyorlar. Her daim uyanık olmak zorundayız!

Son söz Kocaeli Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Atıf Vural’dan;

“Atatürk 1938’de ebediyete intikal etmemiş ve 2. dünya savaşının bittiğini görebilmiş olsaydı ne 1946’da Rusya bizi tehdit edebilir ne de biz Amerika’nın uydusu durumunda olurduk. NATO’ya da girmezdik. Tam bağımsız Türkiye çok büyük atılımlar gerçekleştirirdi. 1930’larda kendi dar olanaklarıyla yurdu kalkındıran, yollar yapan, fabrikalar kuran uçak bile üreten bir Türkiye eğitimde endüstride neler yapmazdı bir düşünün. Türkiye Cumhuriyeti üniter bir devlettir, onu parçalamaya bölmeye dünyanın hiçbir gücü yetmez. Bu vatan onu sevenlerin, gerektiğinde onun için ölebileceklerindir. Atatürk’ün dediği gibi; 'Bir ulus sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe, yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez' Atatürk yaşasaydı 15 Temmuz dış destekli FETÖ darbesi mümkün olabilir miydi? Devlete bu hain güçler sızabilir miydi? Bugün Türkiye güçsüz bırakılmak isteniyor. Onun için de ilk önce emperyalizmin en büyük düşmanı olan Atatürk’ü akıllardan, gönüllerden silmek, ilkelerini, devrimlerini, eserlerini yok etmek istiyorlar..."