Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımız bir konuşmasında gençlerin evlenmemesinden şikâyet etmişti. Bazı mizah amaçlı haber siteleri de olayı abartarak “evde kalma vergisi” adı altında bir verginin getirileceğinden bahisle sosyal medyayı karıştırmayı başarmıştı. Sosyal medya bu, bazıları ne görse doğru bilip paylaşmayı bir görev ediniyorlar.
Cumhurbaşkanının sitemini haklı bulmamak elde değil. Evlilik yaşı gün geçtikçe ilerliyor. Tabii bu durum evlenme oranlarının da azalmasına sebep oluyor. Diğer bir taraftan bakınca ülkemizde boşanma oranları da gün geçtikçe artmaya devam ediyor. Bu durumda bireyler evlenmemeyi tercih ederken evli olanlar da sıklıkla boşanma yoluna gidiyorlar. Hal böyleyken gençlere zorla evlenin demek, onları boşanma yoluna itmiş olmak da olabilir. Fakat gençlerin aile kurması, mutlu bir yuvaya sahip olması ve çocuk sahibi olmaları hem kendileri için hem de toplum için büyük bir öneme sahiptir.
Evlenmeyi istememenin sosyolojik birçok sebebi olabilir, bu konuyu uzmanlarına bırakmak lazım gelir. Fakat ekonomik olarak evlenmek ve evlendikten sonraki hayatı idame ettirmek insanları epeyce zorladığından gençlerin evlilikten de kaçınmalarına sebep olabiliyor. Yani evlenmemenin ekonomik bir gerekçesi de vardır aslında.
Düğün ekonomisi örneğin.. Düğünler toplumumuzun her kesiminin olmazsa olmaz bir geleneğidir. Bir birey evlenecekse akla ilk onun “düğünü” gelir. Bir defa olacağından bahisle kesenin ağzı da açılıverir tabi. Birçok lüzumlu harcamanın dışında “adettir” denilerek uydurulmuş ve vahşi kapitalist yaklaşımın uydurmaya devam ettiği saçma sapan harcama kalemi gençleri evlilikten bıktırırken gereksiz borç yüküne girmelerine ve evlendikten sonra kendi geleceklerini ipotek etmelerine sebep olabiliyor.
Bu gereksiz harcamalar daha kız isteme aşamasından başlıyor. Söz, nişan, kına, düğün derken taraflar kaba tabirle “kaz gibi” yolunuyorlar. Bu durumdan zevk alanlar da var, o konuya girmeyeceğim hiç. İnsan parasını verdiği pastaya “bıçak kesmiyor” diye neden ilave bir ücret öder mesela? Ya da parasını verdiği salonda salon sahibi neden gelinin kapısını kapatarak zorla bahşiş talep eder ki? Berberler örneğin… Normalde gitseniz 20 – 25 TL’ye olabileceğiniz tıraşı damat olunca bu fiyat 100 – 150 TL olabiliyor.
Saymak istesem sayfalar dolusu uyduruk adet çıkar önünüze. Gelin arabası yapmak istersin, 3-5 uyduruk aksesuara tonlarca para dökersin. Bir kına yakacak olursun, tül geçirilmiş sepetlere, uyduruk kurdeleli tepsilere bir yığın para ödersin. Bunları yapmayalım dersin, çocuğun eksik mi kalsın derler. Bir yemek organizasyonu yaparsın, ya usta yemeği denk düşüremez, ya yemek soğur veya eksik kalır. Hepsi bir tamam olsa en yakın akraban “aman hiç güzel olmamış” deyiverir. Gençlerin oturacağı evin eşyalarına hiç alakası olmayan ikinci, üçüncü sınıf akrabalar karışarak ortalığı bulandırmayı marifet bellerler. Nihayetinde “akraba” olması gereken iki aile dişli birer “rakip” oluverirler farkına varmadan.
Kameracısı, fotoğrafçısı, davulcusu, zurnacısı, düğün salonu sahibi, garsonu, pastacısı, berberi, tuhafiyecisi… Kısacası koca bir ordu sizi soyup soğana çevirmek için sıradayken bunun adı “mürüvvet” oluverir bir anda. Hayatında hiç iyi ve güzel bir tatil yapma fırsatı bile bulamayan çoğu gencimiz Dünya turuna çıkacak parayı dökerek, saçarak “nam” yaptıklarına inanırlar (ya da inandırırlar) ne yazık ki. Düğünden sonra da eş-dosttan gelen takıları bozdurup düğün masrafları için ödeme yapılır ve yetmeyen kısmı devasa bir borç yükü olarak ailelerin ya da gençlerin sırtına yükleniverir. Düğün biter, çocuk doğar, ilkokula başlar borcu yeni biter. Gençliğinin baharında el ele tutuşup seyahatten seyahate gezmesi gereken genç çiftler, sırt sırta verip devasa borcu bitirmenin derdine düşerler çoğu zaman.
İşte bu sebepledir ki düğünler sadeleşip tebriklerin kabul edildiği, hediyelerin takdim edildiği zahmetsiz birer organizasyon olmalıdır. Devlet de evlenecek gençlere faizsiz eşya kredisi, nakdi yardım vb. desteklerde bulunmalıdır. Evlenen gençlerin maaşından belirli bir süre hiç kesinti yapılmasın örneğin. Bu ve benzeri desteklerle gençlerimiz evliliğe teşvik edilebilir. Ama en önemlisi “DÜĞÜN SİMSARLARI”nın “ADETTENDİR” dediği ve ne adetlerimizle ne de yaşantımızla alakası olmayan masrafların hayatımızdan çıkarılmasıdır. Evlenen gençler (ya da aileleri) yıllarca borç ödemek yerine gönüllerince bir hayat geçirebilmelidir.
Sağlıkla kalın, sağlıcakla kalın.