Ülkemizde uzun yıllardır sanayide eleman bulma sorunu yaşanmaktadır. Sorunun temeli 28 Şubat dönemine dayanır. O dönemde uygulanmaya başlanılan bir kararla meslek lisesine giden öğrencilerin üniversite yerleştirmelerinde katsayılarının düşürülmesiyle oluşturulan ortamda meslek liseleri tercih edilmez duruma geldi. Sonrasında neler oldu, neler değişti bilemiyorum fakat o günden bu günümüze sanayide hala daha çırak ve kalfa bulmak zor. Hal böyle olunca mevcut ustalar (doğal olarak) değerlendi ve kazançları da hatırı sayılır bir biçimde arttı.
Bunun yanında 2024 senesinde üniversite sınavına 6 milyon gencin girmesi bekleniyor. Bu gençlerin iyi bir okula yerleşmesi için ilk 50 bin kişinin arasına girmesi lazım. Sonrası açığa top bırakmak gibi bir şey.
Kader, kısmet, beceri, siyaset vs.. Çok yönlü bir serüvende şansı varsa ne âlâ, yoksa iş aramakla geçecek uzun bir süreç, stres, depresyon, maddi kaygılar, toplum baskısı ve benzeri birçok sorun kendisini bekliyor olacak.
Bu gün bir çocuk bu serüvene başlayıncaya kadar sanayide iyi bir ustanın yanında hayata başlasa hepimizin malum olduğu üzere hem erkenden hayata atılır hem de ne iş sıkıntısı yaşar ne de geçim derdine düşer.
İyi bir usta, işte kilit cümlemiz aslında tam olarak da bu. Bu yazdıklarımı gören, bilen tek kişi ben değilim, herkes bu duruma vakıf fakat yine de çocuğunu sanayiye vermekten kaçınıyor. Sebep? Sanayide çocuğun içinde bulunacağı ortamın iyi olmaması kaygısı.
Şöyle ki, sanayide çok iyi gelire sahip birçok usta bile çocuğunu sanayi ortamına sokmak istemiyor.
Ustalar çocuklara bir abi, baba gibi davranmıyor. Hakaret, küfür havada uçuşuyor. En temel ihtiyaçlardan olan tuvalet ihtiyaçlarını giderebilecekleri sıhhatli bir ortam birçoğunda yok. Nedir ki bunun maliyeti?
Yemek yiyecekleri bir alan, dinlenebilecekleri bir ortam hiç yok. Bunlar çok uç istekler gibi gelse de aslında temel insani ihtiyaçlar. Öğle saatinde içki içilmeye başlanan işletmeler var, buralara nasıl çocuk emanet edilir?
“Bizim zamanımızda” diye başlayanlar için dipnot geçeyim, siz bir susun artık. O zaman bu zaman değil. Zaman çok değişti. İnsanlar çocuklarına hakaret edilsin, el-kol şakaları yapılsın, kafasına şaplak atılsın istemiyor. Ki zaten eskiden de bu tür davranışların meslek bilinciyle ve etikle uzaktan yakından alakası yoktu.
Ahîlik teşkilâtının ahlâk eğitiminde yer alan dört temel ilke iffet, şecaat, hikmet ve adalettir. Sekiz değer ise cömertlik, tövbe, doğruluk, hidayet, alçak gönüllülük, emniyet, vefa ve öğüttür. Yine ahilikte yamaklık süresini bitirmiş olan çırak adayı, velisinin, ustasının, kalfalarının ve Ahi başkanının bulunduğu bir özel törenle çıraklığa terfi ettirilirdi. Mesleğin ve meslek mensubunun çıraklıkta bile bir değeri vardı anlayacağınız.
Ne oldu, nasıl oldu bilmiyorum fakat çırağını evladından ayrı tutmayan insanlardan çırağına hakaret eden, aşağılayan, alay eden insanlara dönüştü sanayide ustalar.
Hâsılı kelâm, insanlar iş ve gelir kaygısı olmadığını bilse de çocuklarını sanayiye göndermiyor, ustaya emanet etmiyor.
Tabii ki tek sorun ustalar değil. Gençlerin beyaz yakalı olma isteği, statü, hayaller vs. birçok etken bizleri bu noktaya getirmiş olsa da ben bu gün olaylara başka bir yönüyle bakmak istedim.
Sağlıkla kalın, hoşça kalın.