Zamanın kırık döngüsünde kaybetmeye başladık özümüzü...
Yitirdik inancımızı sahte yüreklerde...
Umudu asıp bir güvercinin kanadına, sonsuz bir boşluğa hapsettik yüreğimizi...
Kim bilir, zihnimiz ve yüreğimiz arasındaki boşlukta takılı kaldık belki de...
Sensizliğe hüküm giymiş yüreğimin çığlıkları arasında kayboldum....
"Uyusam rüyalar kandırıyor uyumasam sabahı bulamıyorum...
Kördüğüm oldun içimde çürüyorum ....
Senli her vakit kardan, sensiz ömründen gidiyor ölüyorum....
Çok şey var yüreğimde, dilime dökülmeyen cemre misali gözüme düştün senden başkası görmez...
Gönlüme düştün yangın yerine döndü..
Sonra ruhuma düştün ölmek istedim,
istedim ki senin cennetin de olmak için olsun...." diyerek zihninin boşluklarında, duvarlara çarpa çarpa yankılanan o ses.... Geçmişle geleceğin karmaşası gibi, kemirir durur zihnini...
Hasret ağır geldiğinde yüreğine....
Buruk bir kara Sevda bağdaş kurup oturmuşsa yüreğine...
İsyanın çıkmışsa gök yüzüne...
Haykırışını duymuyorsa kimse..
Artık kıyam vaktidir
…….kişi niyetine

Değerli arkadaşım EKREM UYSAL' a bugünkü yazıma katkılarından dolayı teşekkür ederim