Bütçe ilk 5 ayda 66,5 Milyar TL açık verdi… Bu açığı daha önce defalarca yazdım, bu gün farklı bir pencereden değerlendireceğim. Bütçe açığını görünce bu sefer dayanamadım ve arama motoruna “para harcama hastalığı” diye bir şey yazdım. Acaba böyle bir hastalık var da bu hastalığa mı kapıldık diye. Başka türlü izahı kalmadı çünkü. Açık büyüdükçe harcamalarımız daha da çok artıyor. Karşıma bir sonuç çıktı. Manik depresif psikoz…
Manik depresif psikoz, diğer adıyla duygu bunalım bozukluğu. Bu hastalık birçok yönde kişileri etkilese de halk arasında para harcama hastalığı olarak bilinen hastalık, bu hastalığa bağlı olarak ortaya çıkan bir durum olarak değerlendiriliyor. Tabi konunun uzmanları bu hastalıkla ilgili detaylı bilgiler verebilirler, diğer belirtilerinden, tedavisinden bahsedebilirler. Ben sadece arama motorunda bulduklarımı sizinle paylaşacağım.
Efendim şöyle ki uzmanların belirttiğine göre bu hastalığa yakalananlar mani döneminde kendisini inanılmaz derecede enerjik hissederler. Bu enerjiyle birlikte artan neşe veya sinirlilik, dikkat dağınıklılığı, adrenalin veren davranışlarda bulunma, tehlikeli araç kullanma, fazla konuşma, aşırı güven duyma gibi uç ve genellikle fazla enerjiye dayalı davranışlar ortaya çıkar. Tam da bizden bahsediyor!
2018 yılı Mayıs ayında 2,7 milyar TL fazla veren bütçe, 2019 yılı Mayıs ayında 12,1 milyar TL açık verdi. İlk beş ay sürekli açık veren bütçemize rağmen harcamaların kontrolsüzce artması beni gerçekten korkutuyor. Belirtiler de tam bizi tanımlıyor. Kendimizi aşırı enerjik hissediyoruz, adrenalin bağımlısı olduk. Mesela seçimleri erteleyip yeniden yapıyoruz. Enerjik hissetmeden ve adrenalin tutkusu olmadan yapılacak iş mi bu? Tüm siyasiler ve hatta toplumun her kesimi sürekli İstanbul seçimlerini konuşuyor, aşırı konuşuyoruz. Bu da belirtiler arasında var. Her iki aday ve destekçilerindeki aşırı güven de bizi tanımlıyor. Buradan sonuçla bir teşhiste bulunmak gerekirse evet, maalesef manik depresif psikozuz. Sürekli para harcama eğiliminde olmamızın başka bir izahının olması mümkün değil.
Toplumun geneline yayılan bu hastalık bizleri yönetenleri de esir almış olmalı ki sürekli lüks ve ihtişamlı harcamalar yadırganmaz oldu. Devletin her kademesinde hissedilen bu müsriflik halk tarafından benimsenmiş olmalı ki, tolumun harcaması da durdurulamaz boyutlara ulaştı. Nasıl ki ülke bütçemiz sürekli açık veriyorsa aile bütçelerimiz de açık vermeye devam ediyor. Artan enflasyona ve azalan satın alma gücüne rağmen lüks tüketimden vazgeçmek kimsenin aklına gelmiyor. Lüks makam aracı tutkusu, gösterişli davetler, bol israflı seçim çalışmaları, özel jetlerle seyahatler hiç yadırganmaz oldu. Sadece devlet değil, bireyler de çizmeyi aşmış vaziyette. 45 – 50 çeşitli kahvaltı sofralarında tıksırıncaya kadar yiyor, her gün 15 milyon ekmeği çöpe atıyor, milyarlarca metreküp suyu boşa akıtıyoruz. Kıyafetlerimizi eskimeden çöpe atıyor, ayakkabılarımızı boyatmak yerine değiştirmeyi tercih ediyoruz. Evimizin eşyalarını kullanım ömrü tamamlanmadan değiştiriyor, çocuklarımızın belki birkaç defa giyeceği kıyafetlere markalı olsun diye afaki paralar harcıyoruz.
Devleti yönetenlerin de toplumun içerisinden bireyler olduğundan yola çıkarak ne türlü israflar yapıldığını ve neden tasarruf edemediğimizi anlamak zor olmasa gerekir. Harcadıkça mutlu oluyoruz, sonumuzu düşünmüyoruz. Bir an önce bu “mani” durumundan kurtulup normale dönmemiz gerekiyor. Yoksa depresyondan çıkamayacağımız günler ensemizde. Tedaviye ihtiyacımız var, bütçe açığı normal değil.
Sağlıklı günler dilerim.