Tüm yurt çapında muhtarından büyükşehir belediyesine kadar seçilmeye talip olanlar sanırım eşine az rastlanır bir proje yağmuru ile çıktılar bu seçimde karşımıza. Küçük ölçekli projelerden tutun da makro ölçekli projelere kadar nice projeler her gün akıp geçti önümüzden. Kazanan kim olursa olsun, gördüklerimizin onda biri bile hayata geçse dört seneye kalmaz Avrupa Birliği kendiliğinden alır bizi arasına diye düşünüyorum.
Aslında bu duruma üzülmek mi lazım, sevinmek mi bilemedim. Proje fikri üreten bir toplum olmak her ne kadar sevinilecek bir durum olsa da seçmeni kandırmaya yönelik içi boş projelerle toplumun karşısına çıkan adaylar hiç seçileceklerini düşünmüyor olacaklar ki, meydanı boş bulmuşken atlarını dörtnala koşturuyorlar. Her birisi seçilecekleri belediyenin bütçesinden daha büyük olan onlarca projeyi tanıtan bu adaylar hiç düşünmez mi ki bu insanlar bana bunun hesabını sorar diye? Hadi diyelim ki adaylar seçim atmosferinin şaşalı havasına kapıldılar gidiyorlar da yanlarında yakınlarında “biz ne yapıyoruz, biraz fazla abarttık” diyen de mi olmuyor acaba?
Daha önce de ifade etmiştim. Sayın adaylar, projelerinizi yazarsınız, ihtiyaç duyulan finansmanı ve kaynağını da yazarsınız. Biz de seçmen olarak bakarız ve yapılabilirliğine karar veririz. Bu, dürüst bir siyasetçinin yapması gereken bir sunum şeklidir. Birbirleriyle yarışırken kantarın topuzunu kaçıran bazı siyasetçiler deyim yerindeyse endazeyi kaçırmış durumdalar. Açık sözlü olmak gerekirse biz oradan nasıl görünüyoruz bilmiyorum ama siz buradan çok komik görünüyorsunuz.
Son düzlüğe girdik, yarış tamamlanmak üzere. Seçimden sonra kalacağız biz bize. İnternette ya da yazılı ortamlarda yayınladığınız her bir proje sizin için yazılı bir senet hükmündedir. Sonra beni yanlış anladınız, ben bu kadar tutacağını bilmiyordum, belediyenin parası yokmuş derseniz karşılaşacağınız tabloya ve işiteceğiniz kötü sözlere şimdiden hazırlıklı olunuz.
*****
Biraz da kendimize dönelim. Bizim seçmen olarak aklımız biraz değişik çalışıyor. Seçime katılanlar da bunu bildiklerinden köpürtmeyi ve abartmayı çok seviyorlar. Tabii bunun yanında seçim dönemlerini harman toplama zamanı sayanlar mevcut. Evinin avlusuna beton döktürenden mahalle camisinin bahçesini ağaçlandıranına, yakınlarına iş isteyeninden seçimden sonra “iş” yapmak isteyenine kadar herkesin seçimden irili – ufaklı beklentileri var. Adaylar da bu beklentilere kayıtsız kalamayınca ortaya değişik bir tablo çıkıyor. “Oy”unu vermek için kıran kırana pazarlık yapan seçmene karşılık o “oy”a ihtiyacı olan aday, lüzumsuz pazarlıkların içerisine giriveriyor bir anda. Nabza göre şerbet misali. Halk ne isterse aday o isteğe cevap vermek zorunda. Bu pazarlıkların şiddetle kızıştığı yerlerin başında anketlerde adayların başa baş çıktığı bölgeler gelir. O “bir” tanecik oy, inanılmaz bir öneme sahip oluverir. Bunu hisseden seçmen fırsatını bulmuşken kazancının peşine düşmeyi ihmal etmez.
Belki de ben yanılıyorumdur, bunlar benim hayalimin ürünüdürler. Aslında başkan adayları sadece projelerini anlatıp halktan oy toplamak istiyordur da ben yanlış bilmişimdir. Ya değilse bütün meclis üyesi adaylarının tek derdinin memlekete hizmet etmek olduğunu, bu uğurda aylardır işlerini güçlerini bırakıp gece gündüz seçim çalışmalarına katıldıklarına hangimiz şahit değiliz ki?
Seçim derdi olmuş geçim derdi, herkes ekmeğinin peşinde. Bize güzel insanlar lazım, bir de huzur. Kalın sağlıcakla.