Faiz indiriminden ilk gözlemlerimiz, piyasanın hareketleneceği yönünde oldu. Faiz indirimi doğru bir hamle. Daha önce de defalarca dile getirmiştim. Enerjimizi boşa harcadık, faize odaklanmalıydık. Hemen arkasından beklenen hamle geldi ve konut faiz oranlarında üç banka birden hatırı sayılır bir indirimle piyasalara hızlı bir ivme kazandırma yoluna gitti.
Faiz ve döviz arasında beklenmeyen bir ilişki seyrediyor, doğrudur. Bu durum doğal olarak gerilimi bir nebze de olsa artırıyor, tedirginliğe sebep oluyor. Beklenti, faiz inerken dövizin kısa süreli de olsa yükselmesiyken bu beklenti gerçekleşmedi. Bunun yanında hiç dikkate alınmayan fakat önemli bir gösterge olan enflasyon – faiz ilişkisi de son faiz indirimi ile birlikte normal seyrine dönmüş vaziyette. Enflasyon ve faiz arasındaki fark faiz lehine arttıkça mevduatı bankadan çıkarmak zorlaşır. Yüzde 15,75 olarak açıklanan enflasyona rağmen faiz oranının yüzde 25’lere dayanması ile aradaki yaklaşık 9 puanlık fark faiz gelirini hayli cazip kılmıştı. Bu durumda doğal olarak mevduat piyasadan çekilerek bankalarda birikmişti.
Şimdi gelelim madalyonun diğer yüzüne. Faizin önümüzdeki günlerde piyasaların normal seyri halinde daha da ineceğine kesin gözüyle bakılıyor. Hal böyleyken paranın maliyetinde de hatırı sayılır bir azalma bekleniyor. Bu durum karşısında parayı tüketim ekonomisinde çarçur etmeden imalat sanayine yönelmemiz ve imalat sanayine cazip destekler sunmamız şart olmuştur. Tüketerek geleceğimizi planlamamız mümkün değil. Üreterek hem bu günümüzü hem de geleceğimizi planlı bir şekilde düzenlememiz ve uzun vadeli planlamalar yapmamız şart olmuştur. Kısa vadeli planlamalarla önümüzdeki sis perdesini aralayamadığımız gibi aşmamız gereken yolları da el yordamıyla bulmaya çalışıyoruz. Bu durumda da haliyle bazen yanlış yollara istemeden de olsa sapabiliyoruz.
Ekonominin bozulması durumunda halkın toleransı azdır. Ekonomik göstergeler bozulduğunda halkın tepkisi tahmin edilenden hızlı bir şekilde ve aşırı olabilir. Bunun örneklerine ülkemiz tarihinde defalarca kez şahit olduk. Hükümetler de hata yapabilir ve yaptılar da. Halk, hükümetin yaptığı birçok hatayı sineye çekebilir, görmezden gelebilir. Bunlardan bir tanesi müstesna! Kaynayan tencerenin maliyeti artarsa, ekmeğin yanındaki katık azalırsa beklenmedik tepkilerle karşılaşılabilir. Bunun en basit sebebi, halkın çok büyük bir bölümünün ekonomik sıkıntılara karşı direnç gösterebilecek birikimi olmadığı gibi borçlanma oranı da olması gerekenin çok üstünde. Bu yüzden kırılganlığımız çok fazla ve verdiğimiz tepkiler aşırıya kaçabiliyor.
İnşaat sektöründeki beklenen hareketlilik oluşursa önümüzdeki üç ay boyunca güven endeksinin artması beklenebilir. Enflasyonun aşağı yönlü hareket etmesiyle satınalma gücünün de bir nebze artacağı öngörülebilir. 2019 kötü başladı, umarım iyi biter. 2020 için şimdiden sıkı hazırlıklar yapmalıyız. Tasarruf politikasını öncelikle kamu kurumlarından başlayarak devletin her kademesinde yaygınlaştırmalıyız. Bütçe kullanım oranının yanında verimliliğine de odaklanarak kaynaklarımızın israfını önleyici sıkı tedbirler uygulamalıyız. Unutmayalım ki en büyük birikim tasarruftur.
Sağlıkla kalın, hoşça kalın.