Ahilik…

Ahilik denilince akla hep klasik şekli ile ticaret ve sanayinin belirli bir düzende işleyişi gelir. Oysa ahilik teşkilatının kendi içerisinde barındırdığı sistematik düzene hala esnaf ve sanatkârlar odası, ticaret ve sanayi odaları ulaşabilmiş değildir. Evet, yanlış anlamadınız, günümüzde esnaf ve sanatkarlar odaları ile ticaret ve sanayi odaları oluşumu itibarı ile meslek örgütlenmesi olsa da ahilik sistemine ulaşmaları için daha çok ama çok çaba sarf etmeleri gerekmektedir.
Ahilik anlatılırken temelinde meslek örgütü yapılanması bulunduğundan bahsedilse de aslında ahilik temelinde insan olan ve insanı her yönü ile ele alan bir oluşumdur. Ahi Evran ve kurduğu teşkilat olan Ahilik sistemi ile Anadolu’ya göç eden Türkmenlere hem aş hem iş verilmiş; tekke ve zaviyelerde iyi bir Müslüman ve vasıflı bir meslek sahibi üretici insan hâline getirmiştir. Yani hem dini eğitim, hem mesleki eğitim verilmiş ve insanlar üretime yönlendirilerek katma değer yaratılmıştır.
Ahilik teşkilatı ile günümüzdeki meslek örgütlerini mukayese ettiğimizde Ahilik teşkilatının birçok yönde etkili olduğu çağın ve hatta günümüz çağının çok önünde bir yapılanması olduğundan bahsedebiliriz. Örneğin, işini iyi yapmayanların cezalandırıldığı ve hatta meslekten men edilmesine varan yaptırımların uygulandığı bir yapının günümüzde dahi çalıştırılamadığı modern yapılanmaların Ahiliğin önünde olduğunu söylemek çok eksik kalacaktır. Yine meslek erbablarının “icazetname” almadan mesleklerini icra edemediği bir düzenin 11. Yüzyılda temellerinin sağlam atılmış bir sistematiğe bağlanması son derece etkileyici bir yapıdır aslında.
Anadolu’daki ilk Türkçe fütüvvetnamelerde ahiliğin gayesi olarak, insanın dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamak ve “Âleme nizâm vermek” olarak belirtilmiştir. Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere ahilik kısacık belgesellerde ya da uyduruk kutlamalarda anlatıldığı gibi kuşak kuşanılmaktan ibaret bir yapılanma olmamıştır. Ne kadar naif bir amaç edinmiş kendisine demeden alamıyor insan kendisini!
Fütüvetnamelerde ahiliğin 740 kuralından bahsedildiği bilinmektedir. Fakat bunlardan 124 tanesinin “özellikle uygulanacak” kurallar olduğu söylenmiştir. Bunlar sofra adabından su içmeye, konuşmaya, giyinmeye, yürümeye, alış veriş yapmaya, misafirliğe, oturmaya, büyükleri ziyaret etmeye, hasta ziyaretine, mezarlık ziyaretine, hamamda yıkanmaya, yatmaya, uyumaya… ait kurallardır. Ahi eline, beline, diline sahip olacaktır. Kapısını, gönlünü, sofrasını açık tutacaktır. Fütüvvet iyi huylardır. Nefisle mücadele, Allah’ın emirlerini tutma, adeta kendisini halka vakfedip herkese iyilikte bulunma, bilhassa cömert olma, konuk sevme ve herkesin yardımına koşmadır.
Ahilerin işinde zarar edenlere yardım ettikleri bir düzene sahip olduğu bilinmektedir. Fakat sadece işinde zarar edenlerden ziyade fakirlere, kimsesizlere, savaşa gidenlerin ailelerine ve daha birçok zümre ve gruba yardım ettikleri bir vakıf da kurmuşlardır.
Çok ilginçtir ki, ahiler sadece erkekleri değil, kadınları da eğitmiş ve onların iş hayatına katılmalarına yardımcı olmuşlardır. Türklerin müslümanlaşmasında önemli bir role sahip olan ahilik, kadınları eve hapsetmemiş, aksine iş hayatına girmeleri için örgütlemiştir. Yani kadına iş hayatında da önem vermeyi ihmal etmemişlerdir. Ahi Evran Veli’nin hanımı Fatma Bacı’nın kurduğu “Bacıyan-ı Rum – Anadolu Kadınlar Teşkilatı” günümüz kadın girişimciler derneklerinin de ilk yapılanmasıdır aslında. Hatta birçok kaynakta Dünyadaki ilk kadın sivil toplum örgütlenmesi olduğuna kesin gözüyle bakılır. Günümüzde kadının toplumumuzda gördüğü değer ve edindiği intibaya bakınca ilerlememiz gerekirken gerilediğimizi görmek hiç de zor değil aslında. Nerelerden nerelere gerilemişiz heyhat!
Ahilik teşkilatı 32 çeşit meslek grubundan oluşmaktadır. Bu gün “komiteler” olarak adlandırılan bu gruplar kendi içerisinde hem meslek etiğini, hem üretim standartlarını belirleyip aynı zamanda mesleğin devamlılığı için “iş gücü yetiştirme” misyonunu da üstlenmişlerdir. Günümüzde İŞKUR tarafından hayata geçirilen “işbaşı eğitim programları” ahiliğin temel prensiplerindendir.
Ahilik teşkilatına genel olarak baktığımızda, geçmişten günümüze bu yapılanmayı getirmiş olsak, aslında geçmişe dönmeyip, geleceğe daha emin adımlarla gideceğimiz aşikâr. Bir yerlerde bir kırılmanın olduğu, etik değerler konusunda son derece hassas olan toplumumuzun kırılma yaşadığı, etik ve ahlaki çöküntüye uğradığı kesin. Her ne kadar akredite kuruluşlar tarafından, TSE vb. kurumlar tarafından denetlenerek üretim ve hizmet standartları oluşturulmaya çalışılsa da standartlar kırtasiyenin ötesine geçmekten ve gerçeğe uyarlanmaktan son derece uzaktır. Günümüzde yerli üretimimiz olan ürünlerin dünya pazarında kabul görmeye başladığı gerçeğini göz ardı etmek haksızlık olur. Fakat çok yakın bir tarihe kadar yerli üretim ürünlerimizin Avrupa pazarına girmekte son derece zorlandığına ve çoğu pazarlara giremediğine hepimiz şahit olduk.
Bu kısacık bilgiler ışığında Ahiliğin yalnızca bir “hafta” olarak kutlanması son derece yetersiz bir yaklaşımdır. Ahilik yaklaşımı hızla yaygınlaştırılarak topluma hem ahlaki eğitiminin hem de iş etiğinin bir yaşam felsefesi olarak aşılanması gerekmektedir.
Bu konu ile ilgilenmesi gereken kurum ve kuruluşların ahilik haftası etkinliği dışında bir etkinliğinin olmadığını görmek son derece üzücü olsa da ahiliğin küçük esnaf arasında her geçen gün daha çok ilgi gördüğünü ve ihtiyaç duyulduğunu gözlemlemekteyim. Umarım yanılmıyorumdur.
Ahi olun, ahi kalın.