Mevlana’nın Mesnevi’de de yer vardığı bazı veciz söylemleri vardır. İnsanın zaman zaman feyz almak için tekrar tekrar okuyası gelir. Bugün bu yazıda Mevlana’dan böyle bir veciz örneğine yer vereceğim;
“Görmez misin? Bulutlar, güneş, ay ve yıldızların hepsi de bir nizam üzere hareket ederler. Bu sayısız yıldızların her biri, vaktinde doğar, doğuş zamanları ne geri kalır, ne de önce olur. Bu hârikaları nasıl oldu da, peygamberlerin mûcizelerinden bilmedik, anlayamadık? Onlar taşı ve asâyı akıllı hâle getirdiler. Bunları gör de öbür cansızları asâ ile, taş parçası ile kıyas et. Taş parçalarının azîz Peygamber Efendimiz’e ve asânın da Hazret-i Mûsâ’ya itaat etmeleri, diğer cansız sandığımız bütün varlıkların Hakk’ın emrine nasıl boyun eğdiklerini haber verirler. Onlar derler ki: “Biz Allâh’ı biliyoruz ve O’na itaat ediyoruz. Biz rastgele yaratılmış boş şeyler değiliz. Biz hepimiz Kızıldeniz’e benzeriz. O, deniz olduğu hâlde batırıp boğacağı Firavun ile İsrâiloğullarını tanıyıp ayırt etti. Nerede bir ağaç ve taş varsa, Hazret-i Mustafâ’yı görünce apaçık selâm vermişti ya. İşte cansız bildiğin her şeyin de canlı olduklarını böylece bil!..”
Vesselam; Mevlana’nın da örneklerle işaret ettiği gibi cansız bildiğiniz her şeyin de bir canı olduğunu bilmek gerek. Eğer bu farkındalığa ulaşırsak belki de şu köhne dünyanın da derin bir ah çekişle her gün, her saat, her dakika ve her an, insanlığa Kuran’ı Kerim’de de buyrulduğu gibi ne denli ziyanda olduğumuzu fısıldayan sözlerini de işitebiliriz…