İdeal beden algısı, özellikle son yıllarda sosyal mecraların hayatımızda daha büyük yer etmesiyle birlikte daha çok gündeme gelmeye ve kitlelere dayatılmaya başlandı. Filtreler, kusursuz görünen bedenler ve sürekli dış görünüşe yapılan vurgular, maalesef Anoreksiya Nervoza gibi ciddi yeme bozukluklarını da tetikledi. Bu hafta köşemi bu konuda farkındalık yaratmaya ve çözüm önerilerini sunmaya ayırdım.

Anoreksiya Nervoza, yalnızca bir yeme bozukluğu değil, aynı zamanda toplumsal baskının üzerimizdeki yıkıcı bir etkisinin yansımasıdır. Toplumun dayattığı 'ideal' görüntüye ulaşmak için yemek yeme davranışını kontrol etmeye çalışır. Ancak bu çaba, zamanla fiziksel ve ruhsal sağlığı tehdit eden bir bağımlılığa dönüşür. Özellikle genç yaş gruplarında sosyal medyada maruz kalınan bu dayatmalar, bireyleri bedenlerini sürekli bir mücadele alanına dönüştürmeye zorlar.  

Bu döngüyü kırmak için bireysel ve toplumsal adımların bir arada atılması gerekiyor. Sosyal medya platformlarının bu konuda sorumluluk alarak beden çeşitliliğini teşvik eden içerikleri ön plana çıkarması önemli bir başlangıç olabilir. Kitlelere hitap eden yerel yöneticiler, yazarlar, ve mikrofon sahipleri bu konuya eğilmeli. Kullanıcılar da gördüklerinin çoğunlukla gerçekliği yansıtmadığını unutmamalı ve kendilerini bu yanıltıcı görüntülerle kıyaslamaktan kaçınmalıdır. Aynı zamanda, bedenimizi olumlamayı destekleyen eğitimler ve bilinçlendirme çalışmaları gençlerin daha sağlıklı bir beden algısı geliştirmesine yardımcı olabilir.  

Sonuç olarak her birimizin bedeni kendimize özeldir ve toplumsal dayatmaların uzağındadır. Önemli olan sağlıklı bir vücudumuzun olması ve vücudumuzla barışık olmaktır. Hem bedenimizi hem bir bütün olarak kendimizi olduğu gibi kabul edip sağlıklı olmaya odaklanmalıyız. Hiçbir güzellik standardı sağlığımızdan değerli olamaz!