Bizden yaşça büyüklerle sohbetlerde çoğu zaman konu geçmiş yaşantılara geliyor. Kısıtlı imkanların olduğu dönemlerden bahsederken genelde eldekiyle yetinmenin önemine değiniyorlar. Yani gereksiz harcama yapmamanın aslında cimrilik değil tutumluluk olduğunu dile getiriyorlar.

Öyle ki alınan bir eşyayı yıllarca kullanan, eskiyeni tamir ettiren, yırtılanı diktiren kısacası elindekinin değerini bilen atalarımızdan, bugün sadece gösteriş için eşyalar alınan bir döneme geldik.

Örneğin elinde bir cep telefonu var, çalışıyor, sorunu da yok ama değiştirmek için çabalayan insanlar görüyorum. Şu markanın şu modeli bu aralar çok tutuluyor mantığı ile alınan ve binlerce lira verilen ürünlerden bahsediyorum. Sahi ne ara bu kadar gösteriş meraklısı olundu?

Sadece masaya koymak ve kendi aklınca ‘çevresine hava atmak’ düşüncesiyle alınan ürünlere öyle önem verilir oldu ki, statü sağladığı dahi düşünülüyor.

Bu kişilerle biraz sohbet ettiğinizde ise aldığı, sipariş verdiği ya da çıkmasını beklediği ürünlerin konusundan öte konuşmanız pek olmuyor. Gündelik konulardan bile konuşurken bunu hissedebiliyorsunuz.

Sığ düşünceli insanların da temelinde böyle yüzeysel bakış açıları olduğuna inanıyorum. Herkes elbette bir konuda derinlemesine bilgi sahibi olmak zorunda değil. Ancak sadece ve sadece sahip olduğu ürün kadar değerlendirilmeyi beklemek de kişinin kendine olan saygısını oturup düşünmesi gereken bir durum bence.

Kısacası geçmişte belki eşyalar eskiydi ancak insanlarla iki çift laf ettiğinizde kalitenin eşyada değil karakterde ve kendini geliştirmekte olduğunu görebiliyordunuz. Günümüzde ise kafasındaki şapkadan ayağındaki ayakkabıya kadar sadece eşyalarıyla kendini ifade edebilen insanlarla muhatap oluyoruz. Bu yüzdendir ki bazen 50-60 yıl öncesine dönmek istiyorum. Aradaki farkın dağlar kadar olduğuna da eminim.

DİĞER YAZILARI