2020 felaketlerle geldi. Daha ilk aydan o kadar çok şey yaşadık ki. Artık sırada ne olabilir diye korkuyoruz. Bir bitmeden diğeri başlayan olaylar psikolojik olarak bizi çok yordu.
Avusturalya’da başlayan yangın felaketi ve ölen binlerce hayvan ve sonrasında katledilen binlerce deve ilk yaşadığımız ve etkilendiğimiz olaydı. Uzakta olsa o hayvanların yangınlarda yok olması bizim üzülmemizi engelleyemedi. Çünkü onlarda bir can taşıyor. Ardından Çin’de ortaya çıka korona virüsü ve yüzlerce insanın ölmesi ve bu virüse çare bulunamaması bizi daha da korkuttu. Giderek diğer ülkelere yayılması ise ülkemize gelecek mi endişelerine neden oldu.
Manisa depremi ve ardından Elazığ depremi ise yüreğimize kor oldu düştü. 6.8’lik deprem bir akşam evleri yıktı. Yıkılan o evler bizlerin başına da yıkıldı. 41 kişinin hayatını kaybettiği depremde yüzlerce kişi yaralandı ve ağır hasarlı tüm binalar yıkıldı. Evsiz barksız kaldılar.
Bütün bunların acısını yaşarken şehitlerimiz geldi. İdlip’teki hain saldırıda 8 askerimiz şehit oldu. Gencecik fidanlar toprağa düştü. Daha onların acısını kaldıramazken Van Bahçesaray’da 2 çığ felaketinde 41 kişi hayatını kaybetti ve 84 kişi yaralandı. Bu felakette 12 askerimiz şehit oldu. Şehit ateşi Aydın’a da düştü. Daha gencecik 25 yaşında askerimiz Muammer Keskin hayatını kaybetti.
Çığ altındakilerini kurtarma çalışmaları sürerken İstanbul’da uçağın pistten çıkması ile artık daha neler yaşayacağız demeye başladık. 3 kişi hayatını kaybetti ve onlarca kişi yaralandı. Daha fazla can kaybı olmasını istemiyoruz ve buna yüreğimiz dayanmaz artık. 2020’yi hiç sevmedik hiç güzel şeyler yaşatmadı bize. Yılın geri kalanı umarım böyle geçmez.