Merhaba, ben Aslı Ekici.
İnsan, doğumla ölüm arasında geçen o uzun yolculuğa sayısız şey sığdırır.
mutluluğu da acıyı da…
Güzelle de karşılaşır, çirkini de tanır.
Sever, yanılır, affeder, kaybeder…
Hayatın her hâline bir şekilde yol alır da,
bir tek kendine dönmeyi hep erteler.
Yaşadıklarının nedenini bilmek ister,
hissettiklerini anlamlandırmak ister…
Ama en çok da kendiyle yüzleşmekten çekinir.
Çünkü kendini görmek, bazen en zor yolculuktur.
Kendini susturduğun, hislerini ötelediğin, ihtiyaçlarını görmezden geldiğin kaç gün geçti?
Ve daha da önemlisi...
Kendine hiç "Hoş geldin" dedin mi?
Bu yazı serisinde, dıştan değil, içeriden bakacağız hayata.
Kendini yeniden tanımak, geçmişin izlerini fark etmek ve içsel dengenin kapısını aralamak için yola çıkıyoruz.
Çünkü dönüşüm; kendinle karşılaştığında başlar.
Ve o karşılaşma, seni bir kez daha, kendine doğurur.
"İnsanın kendine yabancı kaldığı bir yaşamda, hiçbir şey tam anlamıyla yerine oturmaz.
Dışarıdan her şey tamam görünse de, içeride hep bir eksiklik yankılanır.
Çünkü kendini tanımadan yaşanan hayat, insanın içindeki gerçek boşluğu hiçbir başarı, hiçbir ilişki, hiçbir onay duygusu dolduramaz.
" Kendilik yolculuklarımda, yüzlerce insanın iç dünyasına eşlik ederken ve İnsan İki Kere Doğar adlı kitabımda altını çizdiğim temel bir gerçek var:
İnsan hayata bir kez doğar, ama kendine doğmadan gerçekten yaşamaya başlamaz.
Bu ikinci doğum, yalnızca bir farkındalık ânı değildir.
Bu; geçmişin tortularını ayıklamak, bugünün aynasında kendine dürüstçe bakmak ve geleceği artık ezberlerle değil, bilinçli seçimlerle şekillendirmektir.
Bu doğum sancısız değildir—çünkü insanın kendine gelişi, en cesur karşılaşmadır.
Zira kişi, içinden geçmediği duyguyu anlayamaz, yüzleşmediği inancı dönüştüremez, köklerini bilmeden yön tayin edemez.
Ve hayat, insan kendine kör kaldıkça, hep eksik bir hikâye gibi akmaya devam eder.
Gerçek dönüşüm; içsel çelişkilerini anlamakla, yaşanmışlıklarının haritasını yeniden okumakla ve kendini yeniden yazmayı göze almakla mümkündür.
Kendini Tanımanın Eşiğinde
İnsan hayata bir kez doğar; ama kendine dönmediği sürece, gerçekten yaşamaya başlamaz.
Bu yolculuk, yalnızca bir farkındalık ânı değil; geçmişin izlerini anlamak, bugünün yüklerini çözümlemek ve geleceği bilinçle kurmaktır.
Ve her şey şu soruyla başlar:
"Ben kimim?"
Tüm yaptıklarım gerçekten bana mı ait, yoksa başkalarının biçtiği bir kimliği mi sürdürüyorum?
Hayat dışarıdan dolu görünse de, içimizde eksik bir parça hep fısıldar.
Çünkü özümüzü dış dünyaya uyarladıkça, kendimize biraz daha uzak düşeriz.
Danışanlarımla çalışırken hep şu sorulara döneriz:
•Seni en çok etkileyen olaylar nelerdi?
•O anlarda hangi duygular seni değiştirdi?
•Bugünkü kimliğin, hayatta kalmak için mi şekillendi, yoksa içinden gelen bir seçim miydi?
Bu sorulara cevap aramak sadece düşünsel bir çaba değil, ruhun izlerini okumaktır.
Kendini tanımak, işte bu izleri anlamak ve gerektiğinde kendi hikâyeni yeniden yazmaktır.
Bu yazı dizisinde; bilinçli farkındalıkla seçimlerini gözden geçirecek, içsel dengenin izini süreceğiz.
Bazen güçlü sorularla derinleşeceğiz, bazen psikolojik verilerle zihnin nasıl işlediğini anlayacağız.
Ve en çok da sezgisel bir dilin eşliğinde, seni kendi iç sesinle yeniden tanıştıracağım.
Çünkü kendini tanımak, sadece kişisel gelişim değil, yaşamın özüne varma sanatıdır.
________________________________________
Ve bilmelisin ki:
Hayatın yükü, geçmişin gölgesi ve geleceğin belirsizliği…
Hepsi seninle barışmak için hazır.
Sen de hazır mısın?
________________________________________
Bir sonraki yazıda birlikte şu sorunun peşine düşeceğiz:
"Zihnindeki düşünceler gerçekten sana mı ait, yoksa geçmişin sesiyle mi konuşuyor?"
Her yazı bir anahtar olacak.
Ve bu yolculukta yalnız yürümeyeceksin.