Geçmiş…
Sadece yaşanıp bitmiş bir zaman değil.
Bazen bir cümlenin içinde, bazen sessizce tekrar ettiğin bir düşüncede bugüne sızar.
Fark etmeden taşırsın.
Dünün izleri, bugünkü seçimlerine karışır.
Ve sen, bugünü yaşadığını sanarken; aslında dünün yankısında hareket edersin.
Hayal kırıklıkları, yarım kalmış diyaloglar, cevapsız kalan sorular…
Zihninin derinliklerine yazılır.
Ve orada, görünmeden düşüncelerine şekil verir.
Her düşünce bir duyguyu doğurur.
Her duygu bir davranışa yön verir.
Ve bu davranışlar zamanla alışkanlığa, alışkanlıklar da seçimlerine dönüşür.
Seçtiğin yol, söylediğin söz, kurduğun ilişki...
Hepsi bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlıdır.
Ve bu zincirin ilk halkası, farkında bile olmadığın bir düşüncedir.
Bu yüzden, bazen “neden böyle hissediyorum?” diye sorduğunda cevabı şimdide bulamazsın.
Çünkü o duygu, çok daha önce kurulmuş bir inancın içinden geçmiştir.
Ve bil ki; o inanç hâlâ orada,
sessizce seni yöneten bir iç kılavuz gibi davranışlarını yönetiyor olabilir.
Bu yazı, işte tam burada durmanı istiyor:
“Neden böyleyim?” sorusunun ötesine geçip
“Hangi düşünceyle böyle olmaya başladım?” diye sorman için.
Çünkü geçmişle hesaplaşmak, sadece anılara dönmek değildir.
Asıl hesaplaşma, bugünün içinde kendini tekrar eden döngüyü fark etmekle başlar.
Ve her fark ediş, zincirin bir halkasını gevşetir.
Bu, özgürleşmenin ilk kıvılcımıdır.
Şimdi kendine şu soruları sor:
• Hangi düşünce hayatımda sık sık geri dönüyor?
• Bu düşünce hangi duyguyu tetikliyor?
• Bu duygu beni hangi tepkilere, hangi kalıplara sürüklüyor?
• Ve bu tekrarlar beni nasıl seçimlere zorluyor?
Bu soruların cevabı sadece zihninde değil,
bugüne kadar sorgulamadan kabul ettiğin iç yapılarında gizlidir.
Ve o yapılar çözülmeden, gerçek dönüşüm başlayamaz.
Kendini tanımanın ikinci adımı, geçmişi suçlamak değil;
onun etkisini fark edip davranışlarının kökünü anlamaktır.
Ancak o zaman, hayatını bilinçle şekillendiren kişi olabilirsin.
Bir sonraki yazıda şu sorunun peşinden gideceğiz:
“Davranışlarımın arkasındaki gerçek ihtiyaç ne? Ve ben bu ihtiyacı hangi yollarla görünür kılmaya çalışıyorum?”
Çünkü her davranış, içimizde görünmek isteyen bir gerçeğin kıyısından seslenir.
Sen o sesi duyduğunda, hayat yazgı olmaktan çıkar;
bilinçli bir yönetim sürecine dönüşür.
Carl Jung’un da dediği gibi:
“Bilinçli hale getirmediğimiz her şey, kader olarak karşımıza çıkar.”