Toplumumuz hassasiyeti son derece yüksek bir toplumdur. Herhangi bir acı olay karşısında bütün imkanlarını seferber ederek kendisinden önce mağdurları düşünebilecek kadar hayırsever bir yapıya sahiptir. Bütün orta ve büyük depremlerde olduğu gibi bu depremde de maalesef binalarımız canımıza ve malımıza kastederek hem meddi hem manevi yaralar açtı. Kış günü olması sebebiyle acil barınma ihtiyacının da oluştuğu deprem bölgesine ulaştırılan yardımlar sayesinde depremzedeler en az mağduriyetle olayı atlatmayı başardılar.
Tabi vuku bulan olayın şoku ve şiddeti atlatıldı, insanlar olağan yaşantılarına döndüler. Fakat depremzedeler için zorlu bir süreç de başlamış oldu. Evi yıkılan ya da hasar görenlerden tutun da işleri aksayan esnafa kadar birçok maddi zorluk maalesef deprem bölgesindeki vatandaşlarımıza kalmış vaziyette. Hal böyle olunca hasarların bir an evvel giderilmesi için gözler yetkililere çevrilmiş durumda.
İlk açıklamayı Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan yaptı ve deprem bölgesindeki esnafa sıfır faizli kredi sunulacağı haberini paylaştı. Müracaatlar bu pazartesi başladı.
İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu da yaptığı açıklamada deprem yardımları için toplanan paralardan 96 milyon lira AFAD'a, 47 milyon lira da Kızılay’a geldiği bilgisini aktardı. Toplamda 143 milyon lira bağış sadece bu iki kuruma aktarılmış.
Hasar konusunda aktarılan bilgiler şu yönde:
Elazığ, Malatya ve Diyarbakır merkez ve köylerinde toplam 63 yıkık bina var. Bununla birlikte aynı bölgede 802 ağır hasarlı ve 65 orta hasarlı bina mevcut. Şöyle kabaca bir hesap yaptım. Bütün hasarlı ve yıkık binaların toplam sayısı 930. Her bir bina için mobilya dahil 200 bin lira kaynak ayırsak 186 milyon lira kaynağa ihtiyacımız var. Sadece 143 milyon lira Kızılay ve AFAD’a aktarılmış zaten. Geriye ne kaldı? Çok cüzi bir miktar..
Bu halk depremzede kardeşlerini yalnız bırakmadı, yaralarını sarmaya yetecek parayı fazlasıyla yetkililere teslim etti. Diğer alt yapı, anlık barınma vb. temel ihtiyaçlar devletin sorumluluğunda.
Demem o ki, bu deprem üzerinden ne hükümet ne de iktidar siyaset yapmasın. Bu depremin yaraları sarıldı – sarılmadı tartışmasına girmesin kimse. Halkımız hiç siyaset gütmeden, depremzede vatandaşlarımızın yarasını sarmaya yetecek yardımı yerine ulaştırdı. Şimdi sıra bu yardımlarla bir an evvel bu yaraları sarmakta ve acil önlemler alarak gelecekte bu tür olayların yenilenmemesi için çalışmalar yapmakta.
Muhalefet dediğin..
Muhalefet dediğin biraz dik duruşlu olmalı, her önüne konulan yemeği yememeli.
İktidar zaten emeline ulaşmış, adı üstünde İKTİDAR olmuş. Muhalefetin iktidardan daha çok çalışması ve daha özenli olması gerekir ki iktidar olabilsin.
Geçtiğimiz günlerde Milli eğitim Bakanımız Ziya Selçuk "Sanayici bizden nitelikli ara iş gücü istiyor. Herkes üniversiteli olmak zorunda değil. Sen ağa ben ağa, bu inekleri kim sağa..” şeklinde bir açıklama yaptı. Aslında eğitim sistemini eleştirerek büyük bir sorumluluğun da altına girdi.
Doğru değil mi efendim söyledikleri? Hepimiz bu durumdan yakınmıyor muyuz? Mesleki eğitim bitti, her yer üniversiteli işsiz doldu demiyor muyuz?
Diyoruz.
Peki Bakan Selçuk’un bu sözlerini ilk eleştiren kim oldu?
Neyse.. Siyasete bulaşmak istemiyorum.
Sağlıkla kalın, hoşça kalın.