Her ikisi de olabilir. Ancak bu soru, kadim bir geleneğin izinden ve içinden çıkıyorsa hiçbiri…
Bu ziyaret “kentin içinde yaşayanlara hürmet” içindir…
Bayram günlerinde bu sözü hatırlarım hep. Yazar Nurullah Ataç’a Cumhuriyet döneminde bu sözü söyleten koşullar neyse hâlâ geçerli. Cümle tam olarak şöyle:
“Anadolu kentlerini, köylerini (köy sözünü de çekinerek yazıyorum) gezsek bile görmek için değil, kendimizi göstermek için geziyoruz.”
İnsanları hangi duygunun harekete geçirdiği tamamen kendisiyle ilgilidir. Bazıları çocukluk yıllarına ait hiçbir şey hatırlamaz. Hafızamız yalnızca geçmişi depolayan bir arşiv değildir. Aynı zamanda bizi yönlendiren, koruyup kollayan bazen de unutmayı tercih eden dinamik bir yapıdır.
Özellikle erken yaşlarda duygusal ihmal, güvensiz ve travmatik tecrübelerin tetiklediği, devam eden yoğun streslerin altında kalan beyin “hatırlamamayı” tercih eder. Beyin hatırlamamayı, hayatla baş etme stratejisi olarak devreye sokar.
Çocukluğu hatırlamamak, geçmişle ilişki kurma şeklini sorgulamayı hatırlatır. Tamamen geçmişe ulaşamamak değildir; bu unutma hali… Kimi zaman bizi en çok kendimize yaklaştıran kapılar, bellekteki boşluklar olabilir.
Nazik bir merakla bu boşluklara yaklaşmak mümkündür. En çok da işte böyle bayramlarda bu boşlukları yoklamak gerek.
İşte o zaman bizi harekete geçiren duyguları keşfedebiliriz.
“Neden böyle davranıyorum?” sorusuna içimizden farkındalıkla bir cevap çıkarabiliriz.

NEREDE O ESKİ BAYRAMLAR!

Bayramların “hatıra galerimizde” bıraktığı izleri takip ederseniz, bütün olağanüstü ve harika şeyleri orada, çocukluk ve ilk gençlik yıllarında bıraktığınız vehmine kapılırsınız.
Her şey orada, o zamanlarda yaşanmış ve geçmiştir. Bugüne ve yarına bir şey kalmamış, önümüze çıkabilecek daha üstün zevk kalmamıştır. Hatta yaşanmaya değer bir şey de yoktur!
Orta yaşlarını sürenlerin değişmeyen “Nerede o eski bayramlar” sözü dillerde dolaşır durur.
Bu söz sizin de dilinize dolanmışsa; sözü dolandırmadan söylemek gerekirse, yaşlanıyorsunuz ya da yaşlısınız!
Fiziksel gücünüz yerinde ve henüz yaşınız 50’yi bile geçmediyse daha kötü durumdasınız demektir. Zira mental yaşlılık daha zor.
Köy ve kasabalardan günümüzün büyük şehirlerine göç edenlerin bayramlarda daha derinden hissedeceği bir duygu vardır. Çocukluğunu birlikte geçirdiği insanları, aile fertleri ve akrabaları düşününce içine çöken hissiyat…
Bayramların kavuşma, uzun zamandır görüşmedikleriyle kucaklaşma zamanı olarak zihinlerde yer eden birleştirici gücü sanki zayıfladı.
Oysa çocukluğumuzdan bize kalan en büyük sevinç kaynağı bayramlardaki bir arada olma coşkusunun eseri değil miydi?
Zira o dönemin insanları, köyünde yaşayanlarla kucaklaşmak için geliyordu.
Şimdi köyünü, kentini, kasabasını ve içindekileri görmek için değil; kendini göstermek için gelenlerin zamanını yaşıyoruz.
Bayramı, hakiki bayram gibi yaşamanın imkânı kaldı mı?
O halde başlıktaki soruyu kendimize yöneltelim. Bugün bizden uzaktakilere bayram ziyareti yaparken; geride bıraktığımız kenti, köyü ve içinde yaşayanlara hürmet için mi yoksa kendimizi göstermek için mi ziyaret ediyoruz?

BİR DAHA BAYRAM YOK GİBİ YAŞA

Modern dünyanın değiştirdiği koşulları gerekçe göstererek kadim kültürlerimizden, inancımızın birleştirici geleneklerinden kopmadan yaşamak mümkün. Nasıl mı? Kişisel olarak bunları yapmamıza engel yok, olamaz!
Bir daha bayram yok gibi yaşa… Nasıl olsa yıllar yılı içinde hep mutluluk ve huzur vaat eden cümleler kurarak bayramları kutlamadın mı?
Yıllarca bugünden daha iyisini istemediniz mi? Peki en iyi ya gelmezse… Bugünün tadını kaçırmamak için bu bayramı sonuncu gibi düşün ve yaşa…
Bugünü atlayıp geleceğe umut bağlamak ne zamana kadar sürecek? Geçmiş zamanla sorunu bugün çözmezsen yaşadıkça huzursuz, mutsuz bir hayat içinde sürükleneceksin.
Geçmişin içinde sevdiklerinin eksilmesi, hayatından ebediyen çıkması var ama başka türlüsü de yok. Geçmişi değiştiremezsin ama geçmişe bakışını değiştirebilirsin.
Hayatın son anına kadar sevdiklerinin içinde olmadığı bayramları reddetmek, bayram olarak kabul etmemek çocuksu bir tavırdır.
Onların eksikliğinden duyulan boşluğu, birlikte yaşanan güzel anlarını unutmadan, iyi hatıraları konuşarak doldurabilirsin.
Bugün elinde olanlara şükrederek, sevdiklerine ve sevenlerine değer vererek bayramı kutlayabilirsin.
Bayramı içinden gelerek yaşa ki senin bayramın olsun. Kimse sana bayram coşkusu armağan edemez. İçinde ne yaşatırsan hakiki bayram oradadır.
Senin için bayram, içinde açtığın yer kadardır.
“Daha nice bayramlar…” diye biten cümlelerle yazdığın bayram mesajların sadece temenni olarak kalmasını istemiyorsan önce içinde, yüreğinde bir bayram yeri kurmalısın. Orada önce sen bayramı tüm coşkusuyla yaşayabilirsen dileğin herkesin coşkusuna dönüşebilir.
Bayramın kutlu olsun!