Bazı insanlar hep aynı ortamlarda yaşayınca başka ihtimalleri unutur. En acısı da daha iyi bir hayatın mümkün olduğunu bilmeden yaşlanmaktır.
Zira insanı gerçekten yaşlı yapan sadece geçen yıllar değildir. Geçirdiği yıllara beynini ne kadar çok saplarsa o kadar yaşlıdır. Dünyanın yeniliklerine yabancılaşmasıdır, olup bitenleri idrak edememesidir.
Beynini yenileyemeyen yaşlıdır. Bedenin eşlik edemediği pek çok nimetten mahrum yaşamak noksanlık değildir. Aynı şekilde hayatın gerçeklerini algılamayan genç bedenler de beynini dünyanın hakiki hazlarından mahrum bırakır.
Yoluna girip izinden gitmediğimiz, neler yaşadığını bilmeden yargıladığımız dünyadaki tüm insanlara hep özür borcumuz var. O ortamlara alıştı diye o koşullara mahkûm olmak zorunda bırakılmamalı…
Daha geniş açıdan bakalım.
En iyi kadın oyuncu Oscarı sahibi Meryl Streep’in bir konuşmasına rastladım. New York’ta 1971’de üniversiteden mezun olduğunda İsviçre’de o yıl kadınların seçme hakkı kazandığını hatırlatıyor ünlü yıldız… “Oysa” diyor, “Afganistan’da 1919’dan beri kadınlar oy kullanıyordu. ABD’den bile önce 1919’dan beri…”
Bu gerçeği Merly Streep gibi bir film yıldızı, oyuncu dile getiriyor. Bir toplumun kültürünün, değerlerinin alt üst oluşunu şu sözlerle anlatıyor: “Afganistan’da bütün meslek gruplarının yarısı kadınlardan oluşuyordu. Dünya gelişti ama Kabil’de bugün dişi bir kuş, bir kadından daha özgür. Parktaki bir sincap bir kız çocuğundan daha özgür!”
KARANLIKTAN ÇIKMANIN YOLU
Kabil’deki bir kadın ile New York’taki bir kadın arasında zekâ olarak bir fark yok. Hak ettikleri de farklı değil. Sadece insana bir başka insanın yaptıkları var ortada.
Biri karanlığa yol veriyor, öteki aydınlığa yol açıyor.
İnsan değiştiremeyeceği koşullar içinde bile kişisel hayatını sadece kendisi düzenleyebilir. Ben hep evrenin en etkili gücünün kelimeler olduğuna inanırım. Okumadığım, hayatıma bir anlam katmadığım günü diğer günlerle eşit görürüm. Renksiz, tatsız ve neşesiz. Yeni bir kelime bazen aydınlığa çıkarmasa bile karanlık ruhumuza bir ışık gibi sızabilir.
Bill Gate, dünyanın en zengin insanlarının başında geliyor.
Tatil anlayışı bambaşka… Gate, milyar dolarlık özel adalarında, lüks yatlarında değil; kendini küçük bir kulübeye kapatıp tek başına okuma ve düşünmeye zaman ayırıyor. Yanında ne telefon ne internet var. Sadece teknoloji, felsefe, tarih, iklim, biyoloji gibi çeşitli konularda 15-20 kitapla baş başa kalıyor.
Gate “think week” yani düşünme haftası diyor buna ve zihnini sıfırlıyor, yeni fikirler topluyor.
İşte milyar dolarlık yatırımlar buradan çıkıyor.
Kalabalıklardan sıyrılıp kişisel evreninde okuyup, anlamak ve fikir üretmek.
Beynini yenilemek dünyayı yeniden keşfetmek için okumak tek çıkar yoldur.
Yoksa…. Gerisini siz tamamlayın. 30’unda yaşlanmak mı? Mümkün!
Yazımızı Patti Smith’in okumanın değerini anlattığı zarif cümleyle bitirelim.
“Teknolojide nasıl ilerlersek ilerleyelim, lütfen kitaplardan kopmayalım.
Kitapları terk etmeyelim. Bu materyalist dünyada kitaptan daha güzel bir şey yok.”
Kesinlikle…