İçimizdeki hainler, akılsızlar, geri zekâlı, karaktersiz, edepsiz, hanzo… Kanunda hakaret değil de “kaba söz, nezaket dışı hitap” olarak sayılan sözlerden birkaçını aldım. Aslında demek istediğim tam olarak bunlar değildi. Daha fazlasına hem terbiyem izin vermez hem bu konudaki küfür dili ve edebiyatım sınırlı.
Pazar gününden itibaren İzmir’i dört yanından kuşatan yangınlar, zaten düşük düzeydeki yeşil örtüyü tamamen yok etti.
Yerleşim alanlarının içine kadar giren alevler, alınan erken önlemler yüzünden insan ölümüne neden olmasa da içindeki binlerce canı yaktı geçti.
15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkan Yunan askerleri, 3 ay 25 gün sonra 9 Eylül 1922’de denize döküldü. Tabii ki “denize dökülme” metaforu tarihe şanlı bir zafer armağan etmek için kullanılmış olmalı. Çünkü şehrin içine gizlenmiş hainler çoktu. Zira 13 Eylül 1922’de Basmane’de başlayan yangın, İzmir’i kalbinden vurdu. Kültürpark Fuar alanı büyük ölçüde yandı. Tarihi eserler kül oldu.
Yangını Türklerin çıkardığı yalanları ortaya atıldı. Yabancı tarihi kaynaklarda, “yangını Türk askeri üniforması giymiş Ermeni teröristler çıkardı” diye kayıt var.
İzmir’e nasıl bir dehşet yaşattığını bugün tahayyül bile edemeyiz. Zira itfaiye o dönemde sınırlı söndürme olanakları içinde 4 gün devam eden alevlerin önüne geçemedi. Yunan ve Ermeni mahallelerinde büyük tahribat oldu. 200 bin insan şehri terk etmek zorunda kaldı.

İZMİR’İN DAĞLARINDA ÇİÇEKLER AÇMIYOR

Türk tarihinde Aydın’ın, Denizli’nin ve İzmir’e uzanan güzergâhta Afyonkarahisar’a kadar her yerleşimin özel anlam ve değeri vardır. Kurtuluş destanının yazıldığı 9 Eylül 1922’ye kadar bu coğrafyada yaşayan herkes bunu bilir ve bu toprakları gözü ölçüsünde korur.
Bu coşkuya ortak olan herkes de “İzmir’in dağlarında çiçekler açar” derken hiçbir siyesi ayrım gözetmez. Sadece ortak milli heyecanla çarpar yüreği…
Şimdi İzmir’in bütün dağlarını alevler sardı. Yetmedi, denize dayandı. Önüne gelen ne varsa yuttu. Pekiyi bütün bunlar neden?
Hava aşırı sıcak, rüzgâr tetikledi kabul… Ya aynı anda ve hain ellerin tutuşturup firar edebileceği noktalardaki yangınlara ne demeli. Eş zamanlı ve planlı, stratejik yerleşimlere yakın her yer yandı, kül oldu.
Yangın sonrası hava fotoğraflarına bir kez bakabildim. İçim karardı, midem bulandı, utandım. Bir insan için söylenebilecek bir söz bulamadım sözlükte…
Her yaz yazdığım, her yangında tekrarladığım sözleri yine yazıyorum.
Yangın çıktığında söndürme ekibi canhıraş çalışıyor, devam etsin. Ancak yangını çıkaran bir de özel “yangın polisi” veya “yangın jandarması” gibi birim kurulsun. Sadece suçluyu arasın, deliller toplasın. Yakan kişiler bulunsun ve ebediyen hapse atılsın.
Bir de yangın çıktığında konuşulan önlemler yazın değil; yangın mevsiminden önce kışın konuşulsun. Yoksa bu mesajlar asıl bilmesi gerekenlere ulaşmıyor.
Bu topraklar kolay kazanılmadı ama kolayca yakılıyor.
Atalarımız bizi affetsin de; ormanları yakanlar sonsuza dek yansın!