İçtenlikle söylüyorum; bayram içerik olarak içinde bulunduğumuz zamanın ruhuna uygun değil. Günümüzü kötülemek için değil bu sözüm. Eski bayramları kast ederek, “nerede o eski bayramlar” teranesiyle değil, orta yaşı geçenlerin “bütün harika şeyler geçmişte kaldı” yakınmasıyla da değil…
İnanın çağımız bayram kutlamaya müsait değil!
Siyasi, etnik, doğal ve ruhsal olarak bir nedene bağlanamaz. Antik çağlardan modern zamana uzanan tarihin ana hatlarına birazcık hâkim olanlar daha iyi anlayacak.
Özü itibariyle bayram, “coşku, neşe, sevinç ve mutluluk günü” diye bilinir. Toplumlar bu ritüellerle birbirine bağlanır. İyilik üzerine ortak amaçlar ve değerleri eşit ölçüde hissederek bayram havasına girilir.
Dünyanın neresinde olursanız olun, bu çağda söz ettiğimiz bayram, ne ruhumuza girebilir ne de sosyal hayatımızı tanzim edebilir.
Şu an geleneklere bağlı bireyler bile ulaşım olanaklarının daha geniş olmasına rağmen uzaktakileri görmeye gitmek için fedakârlık yapmıyor.
Aklınıza hemen “hayat pahalı” engeli takılmasın. Eskiden de öyleydi. Hayat ucuz da olsa para yoktu, para!
Dünyanın düzeni budur. Paran vardır; kullanacak fırsat yoktur. Sağlık ve huzur noksandır. Paran yoktur; her şeyi arzular, sahip olmak istersin.
Sözün özü; insanın bayramı da seyranı da içinde…
Onu ne ölçüde sevdiklerine, çevrene, hayatına yansıtabilirsen o kadar mutlu ve huzurlu olsun.
GELENEKLERİ UNUTMAYALIM
Kurban Bayramı ya bunun adı. Hayvanların kesilip yenildiği bir zaman dilimi… Amaç hasıl oluyor mu? Hayır! Bin kere hayır!
İslâm inancında “hac bayramı” yani hac ibadeti esnasında Tanrıya adanır.
Zamanla bu hale geldi. Kutsal kaynaklar, putlar için değil; keseceksen “Allah için kes” diyor.
Çarşı pazarda vatandaşın satın alma davranışlarını görüyorsunuz. Bizzat yaşıyorsunuz. Bayramın kutlanması için ihtiyaç duyulan her şey maddi imkanlarla sınırlı… Geleneklerde yer alan şeker, tatlı ikramı, kesilen hayvandan kesemeyenlere pay verme gibi ritüeller artık bugünkü imkanlarla yerine getirilemez durumda…
Pekiyi geriye ne kalıyor? İnsanlığımızı kurban etmeyelim!
Geleneklere tutunalım. Bizleri onlar var ediyor. Bu değerler parayla satın alınamaz.
İçimizde yaşatamadığımız duygunun yabancısıdır insan…
Dün, yazarımız Aile Danışmanı Zehra Selimoğlu, köşesinde insanların duygularının istismar edilmesini ele alan yazısını okuyunca, “bu duyguya ne kadar yakın” dedim içimden. Sözcüklerinin her biri o duyguyu işliyor. Mesleğin içinde, bir de kendi içinde yaşattıklarıyla bu duyguyu herkesin tanıyacağı hale getirmiş.
Okur olarak Feyza Özer’den aynı yorumu alınca, o duyguya eşlik edilmesinden insani bir haz duydum.
İnsan duygusunu yitirmeden; bayramları bayram gibi kutlayacağımız güzel günler yaşayalım.