Aydın’ın Efeler ilçesinde henüz 2 yaşındaki kız çocuğun bakıcısı tarafından şiddete maruz kalmasına çok öfkelendik.
Kamera görüntülerini izleyen, olayı duyanlar “çocuğa kalkan ellerin kırılsın!” diye isyanını dile getirdi. Bu işin kolay tarafıydı.
Esas olan karanlık dünyanın orantısız güç kaynağını kesmek!
Çocuğunu öfkeli bir kadının eline emanet etmek zorunda kalan anne babayı suçlayamayız. Ne yazık ki bu da çaresizliğin sonucu. En ekonomik şekilde bütçelerine uygun bakıcı bulmak isterler elbette… Kadın da “dünya tatlısı” rolünü ebeveynler kapıdan çıkıncaya kadar oynayabiliyor. Onlar çıkınca içindeki canavar ortaya çıkıyor.
Hayatında uğradığı şiddet, korku ve baskıyı çocuğun üzerine boca ediyor.
Belli ki bu kadın gün yüzü görmemiş, 62 yaşında çalışmak zorunda, hayatının bir gününü bile belki de bu çocuğun konforunda geçirmemiş. 
Kamera, yani şiddeti belgeleyen bu cihazın olmadığı zamanları düşünsenize… 
Karanlık yıllar…

ŞİDDETİN CİNSİYETİ YOK!    

Kabul edelim görünür güce maruz kalan her insan korkar. Maddi gücü olanlar, fakir olanın üzerinde emek sömürüsünden başlayıp kişilik haklarına da saldırır. 
Fiziksel gücü üstün olanlar zayıf olanları ezer.
Bilimsel araştırmalara girmeden her türlü şiddetin sonuçlarını bu coğrafyada bir ömür geçiren her yaştaki insan bilir.
Şiddet olgusunu cinsiyet eşitsizliğe indirgemeden; toplumsal yaşamda tüm eşitsizliklerin ortaya çıkarabileceği güç ilişkileri üzerinden konuşmalıyız. Şiddetin faili ve mağduru hem kadın hem erkek olabiliyor.
Çok geniş kapsamlı bir konu olan şiddetin en ağırı çocuğa ve kadına uygulanması… Yaralama olmadığı sürece kabul edilmeyen şiddetin insan ruhunda bıraktığı izlerin silinmediğini bu ülkede yaşayan herkes içine dönüp baksa görür. 
Eziyet, ekonomik yönden mahrum bırakma, terk ya da cinsel istismar, fiziksel, psikolojik yönden hepsi şiddetin türleri…
Bu şiddetin birine bile tanık olan insan sağlıklı davranış sergileyemez, sosyal kabul gören iletişim kuramaz.
İçinize bakın ve itiraf edin; hangisine maruz kaldınız veya hangisini uyguladınız?

CEZASIZ BIRAKILMASIN

Çocuğa şiddet genellikle kasten yaralama suçu kapsamında olmasının yanında özellikle psikolojik boyutu ihmal edilebiliyor. TCK’nın 86. Maddesine göre kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi 1 yıldan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılır. Tabii ki şikâyet ve kanıt varsa… 
Sokakta, evinin balkonunda bir çocuk dövülüyor, acıyla feryat ediyorsa kimse kulak tıkamamalı… Bunun için polis, jandarmaya derhal haber verilmeli… 
Fiziksel ve ruhsal şiddet, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla görünür hale geldi. Özellikle reyting uğruna sıklıkla kullanılması şiddeti tetikliyor. Bu gerçeği inkâr edemeyiz.
Şiddet kültürünün yaratılmasında ve yaygınlaştırılmasında özellikle televizyon birinci derecede etkili… En basitinden dizilere göz attığımızda; mafya, aile içi şiddet, akran zorbalığı… Her biri ilgi çeken kurgularla meşrulaştırılıp hayatın normalleri arasında yer tutuyor. 
Unutmayalım; şiddet şiddeti doğurur!