Bu yazıya giriş yaptığımda Hedef imtiyaz sahibi Bülent Akgün, sisteme bir fotoğraf attı, altına da “Sultanhisar Yarendere mevkiinde yangın tekrar başladı” notu düştü.
İçimden “biraz daha bekleyeyim yeni yangın haberi gelecek mi?” diye düşündüm. Sonra neyse haberleri dakikası dakikasına gazetemiz internet sitesine düşüyor, okuyucu oradan öğrenir dedim.
Şimdiki satırlarımın hedefi aynı öfkeyi taşıyanlara bazı ipuçları vermek.
Türkiye ormanları her yaz yanıyor ve aynı nakarata takılıyoruz; söndürme kapasitemiz düşük!
Hayır! yakma kapasitemiz yüksek.
Cumhuriyet tarihinin en büyük söndürme yeteneğine sahip filomuz var. 2 yıl önceden 105 helikopter, 20’den fazla uçak, 14 insansız hava aracıyla karşıladık yangınları.
Seri halde ülkenin dört bir yanında 3 gündür alevler yükseliyor. Şu satırları yazarken 1 Haziran’dan itibaren 569 orman yangını çıktığını öğrendik.
Son 3 günde 200’e yakın yangın çıktı. Aynı anda fırtına, aşırı sıcak alevlerin yayılma hızını artırıyor. Dünyada gelişmiş en yüksek teknoloji bile bu alevlerin önüne geçemez.
Pekiyi teslim mi olacağız? Mücadele nereye kadar?
Pek çok konuda olduğu gibi sorunları ortaya çıkınca konuşan bir ülke olduğumuzu kabul edelim. Her yaz “yüreğimiz yandı”, “ciğerlerimiz yanıyor”, “geleceğimiz yandı” başlıkları atan gazeteler milletin gazını almaktan başka işe yaramıyor.
Şu yazı bile olanı aktarmaktan başka bir şey ifade etmiyor, biliyorum.
Ama şu satırları bu ülkede yaşayan herkesin dikkatle okumasını arzu ederim.

İÇİMİZDEKİ AKILSIZLAR YAKIYOR

Ormanları insanlar yakıyor. Düşük zekâlı ama yüksek tahribat gücüne sahip şuursuz insanlar. Net!
Yaz gelince yangınlar başlayınca “ormanları koruma kuralları” konuşuluyor. Yangını kıvılcımken söndürmek bir akıl işidir. Sadece teknolojiye güvenmek akılsızca bir tutumdur.
Sosyal medyada saçma sapan paylaşımlar yapılıyor. Kasıtlı, bilinçli yangın çıkarmalar var. Ancak bilirkişi raporları, yakalanıp gözaltına alınanlardan elde edilen sonuçlara göre doğayla iç içe yaşayıp saygısız, kendini doğaya karşı alacaklı sayan şuursuzların çoğunlukta olduğunu görüyoruz.
Söndürülmeyen piknik ateşi nedir bu çağda… Ormanda ateş yakmak ilkel ve arsızca davranış.
Sonuca geliyorum, bizim toplum bilincimiz, ormanların korunmasına yönelik farkındalığımız düşük değil, yok!
Ağaçlar yanıyor, içindeki ekosistem yok oluyor. Ancak orman içindeki köylü amca, hala anız yakıyor, bahçesindeki kuru otları tutuşturuyor hiçbir şey olmamış gibi sincice kahvede oturup televizyondan haberlerde eserini izliyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı kamu spotları, duyurular, medya aracılığıyla bilinçlendirme çabalarını sürdürüyor. Adım gibi eminim o uyarıların hiçbiri köylüye ulaşmıyor. Şuursuz insanların zihninde zerre yer etmiyor.
Bu coğrafyada orman yangınları sadece yangınlar çıktığı zaman değil, yılın her günü konuşulmalı. Okullarda çocuklar öğreniyor ama büyükler çocukların geleceğini yakmaktan vaz geçmiyor.
Ormanlara girmenin yasak olduğu bölgelerde daha çok yangın çıkıyor farkındaysanız… Çünkü ormanı sevmeyen insan, her koşulda onu yakmaktan çekinmeyecektir.
O halde devletin kolluk kuvvetleri, jandarma, polis, yerel yönetimler göz açtırmayacak. Orman yangınlarını söndürmekle doğrudan ilişkili olmayan kurumlar da bu seferberliğe katılmalı. Ormanlarımız memleket meselesi. Başka yolu var mı?
Bilen varsa şimdi söylesin!